İş güvenliği adına çıkarılan yasada hemen her iş dışarıya, özel kuruluşlara, şirketlere yaptırılacak yönde, özellikle de en önemli konu olan denetim işi özel firmalara verilecek ve firmanın denetim “hizmet” bedeli, “denetlediği kurumdan” alacak biçimde düzenlenirse, bu anlayışla çıkarılan yasadan etkin bir denetim sağlanabilir mi? Sağlanamayacağı basit mantıkla bile görülür. İşte 2012 yılında çıkarılan 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası ve bağlı yönetmelikler (ve daha birçok yasa ve yönetmelik) sözkonusu çarpık anlayışla oluşturulmuş düzenlemelerle doludur. Bu yasa bilerek ve isteyerek, ceza tüzesi deyimiyle söylersek “taammüden” bu şekilde yapılmıştır. Bu yasalar kıyımcı bir para düzenini engelsiz egemen kılmayı amaçlayan “ideolojik” yasalardır. (Kimi aydınlar, giderek hukukçular yasaların uygun, yeterli olduğunu söylüyor, çok yanlış).
 

Soma kıyımının ve benzerlerinin yaşanacağını bilmek için dahi olmak gerekmiyordu. Yurtsever insancı aydınlar yıllardır yazdılar, anlattılar. Duyan, dinleyen oldu mu? Olmadığı gibi kamuyu arpalık olarak kullanan kimi aydınımsı bile denemeyecek ahlaksızlar, TV kanallarını, gazete köşelerini kaplayarak, “Devlet kömür çıkarır mı, devlet kumaş dokur mu, devlet ayakkabı yapar mı” saçmalıklarıyla, bilimdışı savlarıyla beyin yıkadılar. Paracı, kıyımcı düzeni göklere çıkardılar. Seçeneksizmiş algısı oluşturmakla görevliydiler. Diğer sorumlularla birlikte bu tipler de sorumlu sayılmazsa, ilk günden bu yana gerçekleri korkusuzca dillendiren aydınlara haksızlık edilmiş olur.
 

Yönetmekle görevli olanlar bu kıyımdan sonra ne yapıyorlar? Acının yaşandığı yerde, yakınlarını yitirmiş insanlara saldırıyorlar, aynı şirketin yeni sömürü yöntemlerine girişmesine göz yumuyorlar. Şu anda denetçi diye gönderilenler arasında bile kimi şirket yöneticisiyle yakınlığı, akrabalığı olanlar çıkıyor.
 

Ortaya saçılan gerçekler bununla da kalmıyor. Meğer seçim dönemlerinde işçiler “tek parti”nin açık hava toplantılarına zorla götürülüyormuş. Sarı kasklarından dolayı bir de takılan ad var: Sarı papatyalar! İşçiler seçim zamanı oylarını da böyle yöntemlerin cenderesinde kullanıyorlarmış. Ne de olsa “milli irade”!