Ankara Kıyımı
Günay Güner

Ankara Kıyımı

Bu içerik 891 kez okundu.

Ankara’da yapılan bombalı saldırı sonucunda yüzün üzerinde yurttaşımızın, kardeşimizin öldürülmesi, yüzlercesinin kolları, bacakları, gözleri…alınmış biçimde “yaralanması” tüm ulusumuzu anlatılmaz bir acı içinde bıraktı.

Ulusumuzun başı sağ olsun. Ailelere, yakınlarına, ulusumuza büyük sabır gerekiyor. Nasıl sabredilecek, bilmiyoruz.

Açıkça, yüreklice belirtmeliyiz:

1990’lı yılların ikinci yarısında, ABD ve Siyonistlerce hazırlanarak iktidar yapılan AKP, yayılmacılarla işbirliğine girmekle birlikte, yönetmeyi değil, yıkmayı, Türk Devriminin kalan kurumlarını da yıkmayı amaçladı. Erdoğan şimdi ne diyor, “Kabul edin ya da etmeyin, rejim değişmiştir.” Yüzlerce kanıtın en büyüğü budur.

Bu on üç yıl içinde yayılmacıların Ortadoğu, ikinci İsrail olan Kürdistan, Büyük Ortadoğu Projesi, 22 ülkenin sınırlarının, haritalarının değiştirilmesi…hedeflerine gönüllü hizmet ettiler. Giderek tepeden tırnağa mezhepçi, dinci yapıları nedeniyle, eli kanlı, kafa kesen kıyım örgütlerine her desteği verdiler, yaklaşık 2500-3000 TIR dolusu silah ve patlayıcı gönderdiler.

İslam sözcüğü geçiyor diye IŞİD kısaltmasını bile “yasaklayıp” (evet yasakladılar, bugün TRT’nin hiçbir kanalında, yandaş hiçbir kanalda IŞİD kısaltması kullanılamaz) yerine güya Fransızcasının kısaltmasını, o da sürekli yanlış olarak kullandırttılar. Başata IŞİD olmak üzere tüm kıyımcı İslamcı öğütlenmeler engelsiz olduğu gibi, bu öğütler Ankara’da Hacıbayram’da, İstanbul’da Çarşamba, Fatih...semtlerinde, Konya’da, Urfa’da, Gaziantep’te, Adana’da, Hatay’da militan toplamaktadır. (Ayrıca kıyım konusu için ABD’li Pulitzer Ödüllü Gazeteci Saymour Hirsh’in savlarını lütfen okuyun! Çok önemlidir ve Türkiye sözde muhalefeti dillendirmekten korkuyor.)

Böylesi bir ilkel sözde yönetim altında, güzelim ülkemizin ne duruma gelmesi bekleniyordu ki. “Monşer” denilerek alay edildiği sanılan deneyimli dışişleri diplomatlarının işlerinin ustası oldukları, doğruyu, gerçeği bildikleri, uyguladıkları, böylelikle halkımızın güvenliğini bugüne göre çok güçlü biçimde sağladıkları şimdi anlaşılmış mıdır?

7 Haziran 2015’in hemen öncesine bakalım. Çok umutluyduk. Gücü ellerinde tutan, ülkemizin üzerindeki alıcı, yırtıcı kuşlar, çirkin sesleriyle ne diye ses çıkarıyorlardı? İlki “Yeniden tek parti olanağı vermezseniz, her kötülüğe hazır olun, bizden günah gitti” tavı içindeydi; tehdit! Diğeri eli kaleşnikoflu, bombalı, mayınlı örgüte yaslandığını söyleyecek olan siyasal güç ise barajı geçersek ‘barış’, geçemezsek kötülükten kötülük, kıyımdan kıyım beğenin; tehdit! Bir de ne görelim tek başına iktidarını sürdüremez duruma düşen ile PKK (HDP, HDP’li olmayanların da oylarıyla barajı geçmiş olmasına karşın) güçbirliği içinde halkın barışına karşı silah sıkmaya, bomba atmaya, mayın döşemeye başlamamışlar mı. Kuşkusuz bu duruma hiçbir ülkenin ordusu kayıtsız kalamazdı. TSK de uzun bir “çözülme” sürecinin gecikmesinin ardından görev yapmaya başladı. Burada elden geldiğince nesnel çözümleme yapma çabası içindeyiz. Bu da güç iş, çünkü her yanın toz duman olduğu koşullarda çözümleme yapmak da kolay değil.

TSK’nin daha fazla kayıtsız kalmaması, (her halde TSK uygulamalarına kadar tüm halkımız barış ve kardeşlik, güvenlik içinde yaşıyor olduğundan) o güne değin pek de barış gereksinimi duymamış bazı kesimleri harekete geçirdi. Oysa neredeyse 7 Haziran 2015 gününe değin, bugün yüzün üzerinde yurttaşın bombalanarak öldürülmesinden “sorumlu” yönetimle, “Kemalist diktatörlüğü, vesayeti yıkmaz amacında birlikteydiler.

Kaldı ki Ankara Kıyımı gericiliğin ilk kıyımı da değildir; bilinen bir gerçektir.1980’den öncekileri bir yana (ama Kahramanmaraş Kıyımını anmadan geçemeyeceğim), şu on üç yılda bile Türkiye’nin hiçbir döneminde tanık olunmayan kıyımlar yapıldı. Uludere Kıyımı, Reyhanlı Kıyımı, Soma Madenci Kıyımı, Gezi Kıyımı, Suruç Kıyımı, Cebeci (trafik) Kıyımı, Ankara Kıyımı. Bunlara Silivri’yi, Hasdal’ı…eklemek gerekir.

Peki bu kıyımlardaki sorumluluğu bilinen sözde yönetimle hangi siyasal, insansal, toplumsal vicdanla birlikte olundu. Artık Osloları, İmralıları, Dolmabahçeleri de saymıyoruz.

Son olmasını dilediğimiz Ankara Kıyımı acısında tüm siyasilerin sorumluluğu var; tümünün elleri kanlıdır. Yıkmak amacıyla gelenler zaten bellidir, yukarıda açıkça yazdık. Ne ki diğerlerinin de devlet adamlığı niteliğini taşıdıkları çok kuşkuludur.

Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk Devrimi ilkelerinin ne değin “yaşamsal” olduğu acı olaylarla her gün kanıtlanıyor. Başta da “Yurtta barış, dünyada barış” ilkesinin… “Yine mi Mustafa Kemal Atatürk” diyenler çıkacaktır; duyar gibiyim. Bu karşı çıkış sürdükçe de bu ağır bedeller ne yazık ki sürer. Ardından kimse “Benim sorumluluğum yok” demesin. Ve o kesimden kişiler, lütfen bir kez olsun “Şu geçen bunca yılda hangi görüş, sesleniş, ülkü, anlayış, yaklaşım doğrulandı” diye, n’olur bir kez olsun sorsun.

Yazık, çok yazık…

DİĞER YAZILAR
Sende Yorumla...
Kalan karakter sayısı : 500
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
19 MAYIS 1919 TÜRK’ÜN DİRİLİŞ VE ŞAHLANIŞ GÜNÜNÜN ADIDIR
19 MAYIS 1919 TÜRK’ÜN DİRİLİŞ VE ŞAHLANIŞ GÜNÜNÜN ADIDIR
ERMENİLERİN KATLETTİĞİ 519 BİN TÜRK’ÜN ACI ÖYKÜSÜ
ERMENİLERİN KATLETTİĞİ 519 BİN TÜRK’ÜN ACI ÖYKÜSÜ