YILAN OLSA BELİ KIRILIR
Türker Ertürk

YILAN OLSA BELİ KIRILIR

Bu içerik 740 kez okundu.

AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Sözcüsü Ömer Çelik, AKP Merkez Karar Yönetim Kurulu toplantısının ardından basın açıklaması yapmış. Çelik, İsrail ile ön anlaşma sağlandığı iddiaları ile ilgili olarak; “Kesin anlaşma yok. Henüz imza atılmış bir şey söz konusu değil. Bir taslak üzerinde çalışıyoruz. Kuşkusuz İsrail Devleti ve İsrail Halkı Türkiye’nin dostudur” demiş.

 

Doğrusunu söylemek gerekirse, bu ‘ilkeli ve derinliği olan siyaset anlayışı’na şapka çıkarılır.  Tabii ki; çıkarılan şapka bize ait olmaz, olamaz. Olsa olsa; emperyalizmin çıkarlarına ve bölgemize ait planlarına hizmet nedeniyle, üzerinde çift başlı Amerikan Kartalı bulunan şapka ile kippa (Yahudi takkesi) olur. Ayrıca, bu kıvrak siyaseti takip etmek de zor. Yılan olsanız, beliniz kırılır!

 

Masada dedikleri konu; tazminat, yani kan parasıdır. Gerisi lafı güzaftır.  Özellikle 24 Kasım 2015’de SU-24’ün düşürülmesi ve sonrasında; diplomatik dilden ve nezaketten uzak kaba saba söylemlerle, ABD ve İsrail’in kucağına dokuz oturak oturulmuş ve pazarlık gücü yok olmuştur. Özür dileme ise tamamen palavradır. İsrail bugüne kadar özür dilemedi ve dilemeyecek. Sadece üzüntülerini belirtti, gerekirse bir daha belirtecek. Hayırsa; yayınlarlar İsrail’in özür mektubunu, görürüz ve biz de kendilerinden özür dileriz.

 

Mavi Marmara

 

Zamanında yazdık ve televizyon ekranlarında da anlattık ama 9 yurttaşımızın yaşamını kaybetmesine neden olan ve 5,5 yılını dolduran Mavi Marmara olayını sanırım tekrar anımsamakta fayda var.

 

''Rotamız Filistin, Yükümüz İnsani Yardım'' sloganı ile Antalya'dan yola çıkan 6 gemilik konvoyun, Mavi Marmara dahil 3’ü Türk gemisiydi. Gemilerdeki insan sayısı yaklaşık olarak 700 civarındaydı ve bunun 600'ü Mavi Marmara'daydı. Eylemcilerin çoğunluğu Türk, kalanı ise 32 ülkenin yurttaşlarından oluşmaktaydı. Bildiğiniz gibi; konvoy Gazze’ye intikaldeyken, Akdeniz’de, uluslararası sularda İsrail komandolarının saldırısına uğradı.

 

Bu eylemi Özgür Gazze Hareketi  (Free Gazze Movement) planlamıştı. Bu hareket, kendisini Filistin haklarını savunan örgütlerin ve eylemcilerin bir araya gelerek oluşturdukları bir platform olarak tanımlamakta olup; kurucusu ve lideri Amerikalı Greta Berlin'di. Eylemin sevk ve idaresini ise; Türkiye orijinli, İnsan Hak ve Hürriyetleri İnsani Yardım Vakfı (İHH) yapmıştı.

 

Konvoy Gazze'ye intikaldeyken İsrail'in hızlı botları gemilere yaklaşarak çeşitli muhabere vasıtaları ile “Deniz ablukası olduğunu, Gazze'ye intikal edemeyeceklerini, ısrar ederlerse operasyon yapılacağını” belirtmelerine rağmen; eylemcilerin kararlılığı üzerine, 31 Mayıs 2010’da, İsrail açısından asla mazereti olmayan o müessif olay meydana geldi.

 

Amerikalı Var

 

Mavi Marmara’da olayları bire bir yaşayan, görgü şahidi ve gazeteci olan bir arkadaşımdan öğrendiklerimi size iletiyorum: Bir İsrail helikopteri havadan yaklaşır, sallandırılan halat (Fast Rope) vasıtası ile silahlı komandolar geminin güvertesine indirilir. Komandolar silahlıdır fakat ateş etmemişlerdir. Güvertede bulunan eylemcilerden, Amerikalı eski deniz piyadesi Kenneth O'Keefe'nin aktif liderliğinde; gemiye inen komandolar etkisiz hale getirilir, silahları alınır, tartaklanarak kapalı mekana sokulur ve orada hırpalanır. Bu gelişme üzerine; ikinci helikopter ateş açarak yaklaşır, komandolar iner ve hatırlamak bile istemediğimiz gelişmeler olur.

 

Şimdi, olayı başından itibaren analiz etmeye çalışalım: Bu eylemin amacı nedir? Eğer amaç insani yardımı Gazze'ye intikal ettirmek ise, bunun daha kolay ve barışçıl yöntemleri vardır. Eylemin planlayıcıları; “Amacımız; insani yardım götürmek değil, ambargoyu delmektir” açıklamasını yapıyor. Gemideki yolculardan biri, El Cezire Televizyonu’na verdiği demeçte; “İki güzel şeyden biri olacak. Ya şehitlik düzeyine ulaşacağız ya da Gazze'ye ayak basacağız” diyor. 

  

İsrail; kendi kontrolü dışında, yardım malzemesinin Gazze'ye ulaşmasını istemiyor. ‘Deniz Ablukası’ ilan etmiş, bunu ihlal ederseniz kuvvet kullanacağını söylüyor. Bu konuda blöf yapmadığı, geçmiş tecrübelerle sabit.

 

Türklerin Öldürülmesi Tesadüf Değil!

 

Bu gelişmeler olurken; ülkemizin ve yurttaşlarının güvenliğinden sorumlu olan Erdoğan liderliğindeki AKP hükümeti nerededir? İsrail ‘Deniz Ablukası’ ilan etmişken ve bu ablukayı yarmak isteyeni vuracağını tüm dünyaya açıklamışken; siz nasıl Antalya'dan, içinde 3 Türk gemisinin ve yüzlerce Türk vatandaşının bulunduğu konvoya müsaade edersiniz veya onları korumasız olarak ölüme gönderirsiniz? Niçin Kızılay işin içinde değildi? Hayır, madem ablukayı delmek ve İsrail'e ders vermek istiyordunuz; o zaman Türk Deniz Kuvvetleri neredeydi?  Niçin konvoyu savaş gemilerinin korumasında göndermediniz?

 

Operasyon sırasında sadece Türklerin öldürülmesi tesadüf değil! Bir yardım konvoyunda, bu kadar fazla sayıda yolcuya ihtiyaç yok. Sanırım; çıkacak bir çatışmada ölü sayısı arttırılmaya çalışılıyordu, ses getirsin diye.

 

Mavi Marmara'da İsrail komandolarını etkisiz hale getirerek, tırmanmaya ve karşı tarafın silah kullanmasına neden olan başrol oyuncusu; Amerikalı deniz piyade Kenneth O'Keefe’dir. Biraz karışık bir adam! 1969 doğumlu, Birinci Körfez Savaşı’nda ABD askeri olarak savaşmış, savaştan sonra ordudan ayrılmış, 2001’de ABD vatandaşlığından çıkmış,  İkinci Körfez Savaşı öncesinde canlı kalkan olarak Irak'a gitmiş, şimdi İrlanda ve Filistin vatandaşı, İngiltere’de ve Kıbrıs'ın Rum kesiminde yaşıyor. Amerikalı deniz piyadeyi bilmem ama canlı kalkan olarak Irak'a gidenlerin birçoğu CIA ajanı idi. Anımsarsanız; Bağdat direnmeden teslim olmuştu. Çünkü canlı kalkan kılığındaki ajanlar, Iraklı generaller ile pazarlıkları kotarmışlardı.

 

“Erdoğan Gibi Liderler Lazım”

 

‘İsrail Ablukası’ nı delme operasyonunun arkasında bulunan isimlerden birisi de; bazı konuşmalarına Bismillahirahmanirrahim ve Selamünaleyküm diye başlayan, Birleşik Krallık (İngiltere) İşçi Partisi eski Milletvekili George Galloway’di. Bu da biraz karanlık bir adam. Arap dünyası ile bayağı sıkı fıkı ve akçeli işleri var. Galloway Türkiye’nin pozisyonunu; “Osmanlı’nın dirilişi” olarak yorumluyor ve “İslam Ülkelerine Erdoğan gibi liderler lazım’’ diyor.

 

Hiç şüphe yok ki; ‘İsrail Ablukası’nı delme operasyonu dışarıda planlanmış olup; icracılar, destekçiler ve katılımcılar özendirilmiştir. Amaç çok açık olarak; Türkiye’nin ve Erdoğan’ın ismini, emperyalist projelere yönelik taşeron olarak kullanılmak üzere, Arap ve İslam dünyasında parlatmaktı.

 

Halkının ve yurttaşlarının güvenliğinden sorumlu olan zamanın AKP iktidarı görevini yapmamış ve ihmal etmiştir. Bu suça, ‘yola elverişlilik yeterliliği’ olmayan gemileri Antalya’dan yola çıkaran yöneticiler de iştirak etmiştir. Bu olay; er ya da geç yargıya intikal ettirilmeli ve suçlular mutlaka yargılanmalıdır.

 

Saygılar sunarım.

DİĞER YAZILAR
Sende Yorumla...
Kalan karakter sayısı : 500
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
19 MAYIS 1919 TÜRK’ÜN DİRİLİŞ VE ŞAHLANIŞ GÜNÜNÜN ADIDIR
19 MAYIS 1919 TÜRK’ÜN DİRİLİŞ VE ŞAHLANIŞ GÜNÜNÜN ADIDIR
ERMENİLERİN KATLETTİĞİ 519 BİN TÜRK’ÜN ACI ÖYKÜSÜ
ERMENİLERİN KATLETTİĞİ 519 BİN TÜRK’ÜN ACI ÖYKÜSÜ