ENOSİS
Türker Ertürk

ENOSİS

Bu içerik 853 kez okundu.

Dün gece, kısa süreliğine ziyaret ettiğimiz Kıbrıs’tan döndük. Ayağımızın tozu ile bugün de geçen yazımızda olduğu gibi, yine Kıbrıs’tan bahsedeceğiz. Esasında, Kıbrıs’ı bir ay süreyle yazsak bile az gelir. Hele kendi insanlarımızın, gazetelerimizin, gazetecilerimizin, televizyonlarımızın ve televizyoncularımızın ülkemiz ve Kıbrıs Türk Toplumu’nun aleyhine sürdürdüğü ‘Beşinci Kol’ faaliyetlerini görünce!

 

Toplum mühendisliği ve algı operasyonuna yönelik, Türkiye ve KKTC’de yaratılmaya çalışılan etki, son günlerde dillerde dolaşmaya başlayan; “Bu bahar Kıbrıs’a bahar gelebilir” algısıdır. Sormak lazım; “Bahar denince ne anlıyorsunuz?diye.  Sanırım; kuzeyin güneye satılması, Kıbrıs Türkünün aşağı yukarı azınlık statüsüne indirilmesi, KKTC’nin varlığına son verilmesi, ‘Enosis’e giden yolun tekrar açılması ve bunun süslenerek Türkiye’ye ve Kıbrıs Türk Toplumu’na iyi bir şey gibi satılmasıdır burada kast edilen ‘bahar’.

 

Gel Bana Tecavüz Et

 

Enosis, 1930’lu senelerde, İngiltere (Birleşik Krallık) idaresinde bulunan Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlanması anlamında kullanılmıştır. ‘Enosis’ terimi, Girit’in Yunanistan’a ilhakı sırasında ve Balkan Savaşları’nda da kullanılmıştır.

 

Enosislerin arkasındaki itici ve planlayıcı güç; Yunanların ‘Megalo İdea’ (Büyük Fikir) düşüncesi ve öğretisidir. İstanbul, Trakya’nın tamamı, İzmir, Ege hatta Trabzon bile bu “Büyük Fikir”in içindedir. Yunanistan’ın eğitim ve öğretim sistemi içinde, yarının büyükleri olacak çocuklar, bu ülkü ile yetiştirilir. Sakın aklınıza imkânsız gibi gelmesin. Yunanlar Selanik’i aldığında; nüfusun yüzde 51’i Müslüman, yüzde 23’ü Rum, yüzde 22’si Bulgar, yüzde 4’ü Yahudi idi.

 

Bugün; Kıbrıs’ı Yunanistan ile birleştirme düşüncesi hala çok canlıdır. Türkiye’nin garantörlüğü, ‘Enosis’in önündeki en büyük engeldir. Makarios, 1960’da kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’ni; ‘Enosis’e giden yolda bir kilometre taşı olarak görmüş, bunu ifade etmiş ve Türkiye’nin garantörlüğüne hep muhalefet etmiştir. Şimdi hiçbir şey olmamış gibi, ‘Enosis’e giden yolda merhale olarak görülen Kıbrıs Cumhuriyeti çatısı altında, Türkiye’nin garantörlüğü olmadan birleşmek; “ben balık hafızalıyım ve biraz da saf, gel şimdi bana tecavüz et” demektir. 

 

Anastasiadis Ne Diyor?

 

Rum Yönetimi Sözcüsü Nikos Hristodulidis geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamada; “Kıbrıs Rum Yönetimi Başkanı Anastasiadis Annan Planı’ndan daha iyisini istiyor” diyerek, ağızlarındaki baklayı çıkarmış. Evet, geçen yazımızda da anlattığımız gibi; 2004’de AKP, Annan Planı ile Kıbrıs’ı sattı ama onlar almadılar. Daha ucuza almak istediklerinden, Annan Planı’nı kabul etmediler. Şimdi ise almak istiyorlar. Anastasiadis’in söylemek istediği budur.

 

Kıbrıs’ta konuştuğum herkes, iki kesimlilikte ısrarlı ve “Artık hiçbir şey olmamış gibi, yan yana, beraber yaşayamayız” diyor.  Sonuç olarak söylemek gerekirse; Maraş hariç toprak tavizi verilemez. Kıbrıs Türk Toplumunun 1974’den bugüne kadar elde ettiği mal, mülk ve edinimler yok sayılamaz. Adada iki kesimli, her zaman ayrılığa imkân veren, konfederatif yapıyı esas alan ve Türkiye’nin aktif ve sulandırılmayan garantörlüğünü içeren bir anlaşma ancak adil, barışçıl ve sürdürülebilir olabilir.

 

Böyle bir anlaşmayı KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı yapmak ister mi, yapabilir mi? Konuştuğum aklı başında Kıbrıs Türkleri, kendisine güvenmiyor! Bana sorarsanız, anlaşmak zor. Mustafa Akıncı’nın bugüne kadar izlediği rotada yapacağı anlaşma olsa olsa; Yunanistan ve Kıbrıs Rum’u için ‘bahar’ getirir, Kıbrıs Türk’ü ve Türkiye için ise ‘kara kışı’.

 

Şimdi Zamanı Değil

 

Larnaka’ya bağlı Köfünye (Geçitkale) köyünden olan Santos isimli Rum; 1974’de Rumlar tarafından talan edilen Atatürk büstünden geriye kalan kafa kısmını tam 41 yıl evinde saklamış, şimdi onu KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’ya teslim etmek istiyormuş. Bunu bir gazeteci aracığı ile Akıncı’ya iletmişler. Akıncı; “Şimdi zamanı değil” demiş ve büstü kabul etmemiş.

 

Bu gelişmeyi; Kıbrıs’ta elime geçen gazetelerin birinde okuyup, öğrendim. Sizi bilmem ama Atatürk’e ve Rauf Denktaş’a karşı şüpheli ve olumsuz yaklaşımları olan bir insana, ben zerre kadar güvenmem.

 

Saygılar sunarım.

DİĞER YAZILAR
Sende Yorumla...
Kalan karakter sayısı : 500
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
19 MAYIS 1919 TÜRK’ÜN DİRİLİŞ VE ŞAHLANIŞ GÜNÜNÜN ADIDIR
19 MAYIS 1919 TÜRK’ÜN DİRİLİŞ VE ŞAHLANIŞ GÜNÜNÜN ADIDIR
ERMENİLERİN KATLETTİĞİ 519 BİN TÜRK’ÜN ACI ÖYKÜSÜ
ERMENİLERİN KATLETTİĞİ 519 BİN TÜRK’ÜN ACI ÖYKÜSÜ