İSVEÇ POSTASI
10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü, İnsan Hakları Evrensel Bildirisi'nin kabul edildiği 1948'den bu yana her yıl kutlanıyor. Dünya İnsan Hakları gün, herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal ya da başka türden kanaat, ulusal ya da toplumsal köken, mülkiyet, doğuş veya başka türden statü gibi herhangi bir ayrım gözetilmeksizin bütün hak ve özgürlüklere sahip olduğu haklarıdır.Bu haklar, vazgeçilmez devredilmez ve ihlal edilmez olan insan haklardır.
Türkiye’de insan hakları konusunda başarılı çalışmalar yapan avukat Kemal Akkurt, Stockholm ABF’de bir konferans verdi. Akkurt konferansına neden insan hakları, insan hakları nelerdir, diyerek başladı. Bu konuda değerli bilgiler verdi. İnsan haklarının geçirdiği evrime ve ortaya çıkışını İngilere Magna Carta Libertatum (1215) (Büyük Özgürlükler Sözleşmesi)’nin; ‘’Özgür hiç kimse, kendi benzerleri tarafından ülke kanunlarına göre yasal bir şekilde yargılanıp hüküm giymeden tutuklanmayacak, hapsedilmeyecek, mal ve mülkünden yoksun bırakılmayacak, kanun dışı ilan edilmeyecek, sürgün edilmeyecek veya hangi şekilde olursa olsun zarara uğratılmayacaktır” 39’uncu maddesine bağlayarak geniş bir özet yaptı.
Osmanlı’daki insan hakları konusundaki ortaya çıkan gelişmeleri yine batılı devletlerin zorlamasıya ve Osmanlı’daki azınlıklar korumak amacıyla sıkıştırmasının b,y,k rolü olduğunu söyledi. Osmanlı’da 1839 yılında yayınlanan Tanzimat Fermanı’yla gündeme geldiğini belirti. Tanzimat Fermanı’nda kısaca umulan yaraları şöyle sıraladı:
*Avrupalı devletlerin iç işlerimize karışmasına engel olmak,
*Mısır ve Boğazlar konusunda Avrupalı devletlerin desteğini kazanmak,
*Devleti ve toplumu demokratik bir yapıya kavuşturmak amacıyla Padişah Abdülmecit ve Sadrazam Mustafa Reşit Paşa tarafından ilan edildi.
* Azınlıkların can, mal ve namus güvenliği sağlanacak,
* Vergi sistemi yeniden düzenlenerek, herkesten gelirine göre vergi alınacak,
* Askerlik Ocak görevinden Vatan görevi haline getirilecek, azınlıklar da askere alınacak,
* Kanunların her gücün üstünde olduğu kabul edilecek.
Avukat Kemal Akkurt konuşmasında II. Abdülhamit’in 1876 yılında kabul ettiği Kanun-i Esasi yani 1.Meşrutiyet’in ilanı şöyle tanımladı:
II.Abdülhamit’in iç ve dış baskılar sonucu kabul ettiği ilk Anayasadır.
Padişahın egemenlik haklarına bir kısıtlama getirilmiyor, ilk kez seçim yoluyla belirlenen Meclis-i Mebusan ve atama ile belirlenen Ayan Meclisi kuruluyordu.
II.Abdülhamit, bu Anayasayı ve Meşrutiyet’i askıya alarak hiç uygulamamıştır. Ancak etkileri II.Meşrutiyet’in ilanını sağlamıştır.
II. Abdülhamit bu anayasayı 1877/78 Osmanlı Rus Savaşı’nı bahane ederek rafa kaldırdı. Meclis-i Mebusanı lağetti. 33 yıl ülkeyi sıkı bir baskı rejimiyle yönetti. Nihayet 1908 yılında gericiler tarafından başlatılan ayaklanmanın İttihat ve Terakki Partisi’nin İstanbul’a gönderdiği ‘Hareket Ordusu’ tarafından bastırılmasından sonra II. Meşrutiyeti ilan etmek durumunda kaldı.
II.Abdülhamit, 1908 yılında II. Meşrutiyet’i ve Anayasayı yeniden ilan etmek zorunda kalmıştır. Osmanlı toplumu, parlamenter demokrasi, seçim, parti kavramlarıyla tanışmıştır. II.Meşrutiyet ile yürürlüğe giren Anayasa’ya göre padişahın meclisi açma, kapatma yetkisi sınırlandırılmış, hükümet meclise karşı sorumlu hale gelmiştir.
Kemal Akkurt İnsan Hakları Evrensel Beyannemesinin ortaya çıkışı ön plana aldığı haklar üzerinde geniş açıklamalarda bulundu.
- 2.Dünya Savaşı’nda (1939-1945) 60 milyon kişi başta yaşama hakkı olmak üzere, en temel insan hakları ihlallerine uğradı.
- Bu nedenle, 1948 tarihinde Birleşmiş Milletleri oluşturan ülkelerce İHEB kabul edildi.
- Türkiye’nin de onayladığı bu bildirge, bugün anladığımız anlamda insan haklarını tanımlayan ilk uluslararası sözleşmedir.
- Yaptırımı yoktur, tavsiye niteliğindedir.
- “ Her insan özgür; onur ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdanla donatılmış olup birbirlerine karşı kardeşlik anlayışı ile davranır”(madde1)
- “Herkes; ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal ya da başka görüş, ulusal ya da toplumsal köken, mülkiyet, doğuş ya da benzeri başka bir statü gibi herhangi bir ayrım gözetilmeksizin, bu Bildirgede öne sürülen tüm hak ve özgürlüklere sahiptir” (madde 2).
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) :
- İHEB’in tavsiye niteliğinde olması, yaptırım gücünün bulunmaması nedeniyle, 10 Avrupa ülkesi 1949 yılında bir araya gelerek Avrupa Konseyi’ni kurdular.
- Türkiye’nin de kurucu üyesi olduğu Avrupa Konseyi, 1950 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Roma Sözleşmesi)’ni imzaladı.
- Türkiye’nin 1954 yılında imzaladığı AİHS ile İHEB’deki hak ve özgürlükler yaptırıma bağlandı.
- Bu nedenle de 1959 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi adıyla ulusal üstü bir mahkeme kuruldu.
- Bugün için 47 Avrupa Konseyi üyesi ülke, toplamda 800 milyon insan (yeryüzündeki her 8 kişiden biri) AİHS ve AİHM kapsamında ve koruması altındadır.
AİHS VE TÜRKİYE
Türkiye, 1987 yılında AİHM’ye bireysel başvuru hakkını kabul etti. 1990 yılında da AİHM yargı yetkisini kabul etti.
2004 yılında Anayasa’nın 90.maddesine eklenen bir hükümle, usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası sözleşmelerin kanunların üstünde yer aldığı kabul edildi.
Böylece uluslararası sözleşmelerin kanunlarla çatışması halinde uluslararası sözleşmeler esas alınacaktır
Avukat Kemal Akkurt Tüekiye’de yapılan 1921, 1924, 1961 ve 1982 anayasaları üzerinde durarak bu anayasalar arasında karşılaştırmalar yaparak insan hakalrını ele aldı. 1961 Anayasaı’nın bugünkü koşullarda ele alınarak güncellenmesi durumunda mükemmel bir Anayasa’nın ortaya konacağını ifade etti.
Son 20 yıldaki (2002 - 2021) insan hakları karnemizi ise;
- Yaşam hakkı ihlali : 47.910
- Yaşam hakkı ihlal edilen çocuk sayısı : 4.191
- Zorunlu askerlik sırasındaki
şüpheli ölümler : 373
- İntihar edenler : 16.028
- Kadın cinayetleri : 6732
- Nefret cinayetleri : 112
- İş cinayetleri : 26.407
- İşkence ve kötü muamele : 27.493
- Tutuklu gazeteciler : 808
- Halen tutuklu bulunan gazeteciler sayısı : 67
( Dünya’da 229, Çin’de 23, Mısır 20, Eritre 16, S.Arabistan 14 )
- OHAL’den sonra Akademiden ihraçlar: 6.081
- Kapatılan Dernek : 1427, Vakıf 146, Sendika 19
- 2020 sonu itibariyle şüpheli sayısı : 11 milyon 985 bin (% 307 artmış)
- İfade özgürlüğü ve Cumhurbaşkanlığına hakaret nedeniyle açılan dava sayısı :
K.Evren : 340, T.Özal : 207, S.Demirel : 158, A.N.Sezer : 163,
A.Gül: 848, R.T. Erdoğan : 38.581
- İfade özgürlüğünü kullandığı için 528 kişi toplam 255 yıl hapis
- Toplatılan yayın : 8
- Kapatılan ve yasaklanan internet sitesi : 52.574
- 2004-2020 arası toplantı ve gösteri özgürlüğünü kullandığı için sanık olan kişi sayısı 156.151
- 10 yıl önce tutuklu ve hükümlü sayısı 59 bin iken, 2020 yılı sonunda 303.450 olmuştur.
- Taciz ve tecavüze uğrayan kadın sayısı: 556
Bu konuya ilişkin uluslararası arenada Türkiye’nin sıralamalarına yönelik açıklamalarda bulundu ve konumasını şu sözlerle tamaladı.
İnsan olmaktan vazgeçmediğimiz, barışın, özgürlüğün ve kardeşliğin egemen olduğu bir dünya olması dileklerimizle…
Dernekler adına Macide Akay konuşmacı Avukat Kemal Akkurt'a teşekkür için bir çiçek verdi.