23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLU OLSUN

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın özü “TAM BAĞIMSIZLIK” ilkesidir. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk kendisiyle görüşmeye gelen Fransız temsilcisine, “Bizimle dost olmak istiyorsanız, ‘İstiklal-i Tam’ ilkemizi kabul etmeniz gerekir ki, ondan sonra masaya oturabiliriz” diyor.

23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLU OLSUN
23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLU OLSUN Admin
Bu içerik 531 kez okundu.

İSVEÇ POSTASI

Birinci Dünya Savaşı’na yıllarına gelindiği zaman Osmanlı İmparatorluğu son iki yüzyıldır gelişen dünya koşullarına ayak uyduramayan ve giderek batan ve ”hasta adam” olarak nitelendirilen bir imparatorluk konumundaydı. Birinci Dünya Savaşı kötü yönetilen imparatorluğun sonunu getirdi. Anadolu emperyalist işgale uğradı. Padişah Vahdettin tahtını kurtarmak uğruna şartları çok ağır bir antlaşma imzaladı. Bu anlaşma Osmanlı’nın sonu demekti.

İşte, bu durumda antlaşmaya aykırı bir harekette bulunmasından çekindikleri Mustafa Kemal Paşa’yı İstanbul’a çağırdılar. İstanbul’a gelen Mustafa Kemal, işgal gemilerini gürünce ”Geldikleri gibi derler” dedi. Sonuçta da öyle oldu. 6 ay İstanbul’da kendisine görev verilmeden bekletildi. Mustafa Kemal Paşa yine de boş durmadı ve arkadaşlarıyla çok gizli toplantılar yaparak ülkenin kurtuluşu için izlenebilinecek durumları, yolları ve çözümleri tartıştılar. Kurtuluşun ”Anadolu”dan başlayacağına inandılar. Bu inanç nihayetinde hem kurtuluşu hem de kuruluşu getirdi.

Mustafa Kemal Paşa bir yolunu bularak 19 Mayıs 1919’da Müfettiş olarak Samsun’a çıktı. Ülkenin kurtuluşu için çalışmaalra başladı. Mustafa Kemal’in yürüttüğü çalışmalar Samsun ve havalisindeki İngiliz komutanlığını rahatsız etti. Bu durumu padişaha rapor ederek Mustafa Kemal’in İstanbul’a tekrar çağrılmasını istediler. Padişah, bunun üzerine Mustafa Kemal’i İstanbul’a çağırdı. Mustafa kemal her defasında reddetti. Sonunda çok sevdiği askerlikten istifa ederek, çalışmalarını sivil bir kişi olarak yürüttü.

Erzurum ve Sivas Kongrelerinde alınan kararlar doğrultusunda 27 Aralık 1919’da Ankara’ya geldi. Ankara’da bir meclis açma çalışmalarına başladı. Çünkü Ankara aynı zamanda Anadolu’nun hem kalbi hem de merkeziydi. Bu çalışmalarını 23 Nisan 1920 günü tamalayarak bir Cuma günü namazdan sonra Ankara’da Büyük Millet Meclisi’ni açtı. Bu meclis İstanbul’daki padişah iradesinden ve etkisinden tamanen bağımsız bir meclisti. Bu meclis halkın iradesiyle oluşmuş ve halkın meclisiydi. Bu nedenle de Mustafa Kemal, ”Egemenlik kayıtsız şartsız milletidir” diyerek egemenliği ”saray”dan alıp gerçek sahibi olan ”halk”a veriyordu.

Mustafa Kemal Paşa bir yandan düşmanla uğraşırken, bir yandan da Padişah Vahdettin’nin Bolu ve çevresinde çıkardığı isyanlarla başa çıkmaya çalışıyordu. Bu koşullar altında Ankara’da acilen Büyük Millet Meclisini açtı. O günler için söylediği şu sözler çok önemlidir.

“Efendiler, bu tür olaylara bundan sonra büyük ölçüde rastlayacağız. Büyük Millet Meclisi’nin toplanmasını ve açılmasını sağlamak için çalıştığımız günlerde bizi en çok uğraştıran, Düzce, Hendek, Gerede gibi Bolu bölgesindeki yerlerden başlayıp, Nallıhan, Beypazarı üzerlerinden Ankara’ya yaklaşma eğilimini gösteren irtica ve isyan dalgaları olmuştur. Ben, bir taraftan bu dalgaların durdurulmasına çalışırken, bir taraftan da Ankara’da toplanmakta olan ve genel durumu henüz gereği gibi bilmeyen milletvekillerini dehşete düşürecek görüntüler karşısında bırakmamanın ve buna benzer durumların ortaya çıkmasıyla Meclis’in toplantısının engellenmesi gibi uğursuz olasılıklara meydan vermemenin çarelerini düşünüyordum. Bunun için, Meclis’in açılmasında çok acele ediyordum. Sonunda gelebilmiş milletvekilleriyle yetinerek Meclis’in, Nisan’ın 23. Cuma günü açılmasına karar verdik.”

Bu meclis aynı zamanda da yeni bir devletin temellerin atılmakta olduğunun habercisiydi. BMM, hem işgalci emperyalizme, hem de işgalcilerin işbirlikçisi Osmanlı Saray Hükümeti'ne rağmen kurulmuştur. Ankara’da yeni bir meclisin açılması İstanbul’daki padişah Vahdettin’i fazlasıyla kızdırdı. Mustafa Kemal bir yandan meclis çalışmalarını yürütüyor bir yandan da düzenli ordular kurmaya çalışıyordu. Kurulan askeri güce ”Kuavyı Milliye” adı verildi. Padişah Vahdettin 1920 Nisan - Haziran arasında Bolu, Düzce, Hendek, Adapazarı isyanları, Anzavur ayaklanmaları, Konya, Yozgat, Milli Aşireti isyanlarının çıkartılmasını sağlayarak Ankara’daki meclis bir ölçü de de ”Ankara Hükümeti”ni darmandağın etmekti ki başarılı olamadı. 14 Haziran 1920'de Kuvayı İnzibatiye adıyla kurduğu ordusuyla, Kuvayı Milliye'ye saldırdı, ancak yenilip İzmit'e sığınmak zorunda kaldı. Bu akabinde Kurtuluş Savaşı’nın önde gelen asker ya da sivil kişiler hakkında idam fermanları imzalayarak ölüm mahkum etti.

Ankara’da açılan meclis içinde padişah taraftarı olanlarda vardı. Bunlar zaman zaman verdikleri önergelerle Mustafa Kemal’i zor durumda bırakmak istiyorlardı. Mustafa Kemal, bu tür önergeleri ustalıkla reddetmesini biliyordu. 24 Nisan 1920'de, TBMM'nin ikinci oturumunda, tam 4 saat süren uzun bir konuşma yaptı. Sonra yeni meclisin yapısını ve işleyişini belirleyen bir önerge sundu. Meclis bu önergeyi çoğunlukla kabul etti.Kabul edilen önergeye göre;

1. Hükümet kurmak zorunludur.

2. Geçici olarak bir hükümet başkanı tanımak veya bir padişah kaymakamı atamak caiz değildir.

3. Millet Meclisinde belirmiş olan milli iradeyi vatanın mukadderatına fiilen el koymuş tanımak esas ilkedir. TBMM'nin üstünde bir kuvvet yoktur.

4. TBMM, yasama ve yürütme yetkilerini kendinde toplar. Meclisten seçilecek bir heyet hükümet işlerini yürütür. Meclis başkanı, hükümetin de başkanıdır.

Mustafa Kemal bu durumda hem meclis başkanı hem de hükümet başkanı olarak eli çok güçlendi. Fakat, kendisini zor günlerde bekliyordu. Bir yandan iç isyanları bastırıyor, bir yandan da padişah ve emperyal işgalcilerle uğraşıyordu. I. İnönü, II. İnönü Savaşları ülkenin kaderini değiştiren utkuyla çıkılan savaşlar olmuştu. Arkasından Sakarya Savaşı ve utkusu artık padişahla birlikte işgalcilere son darbenin vurulması fikrini ortaya koyuyordu. Mustafa Kemal, savuma savaşlarının bittiğini, saldırı ve yok etmeye göre hazırlanılması gerektiğine inanıyordu. Bu yönde hazırlıklara ve planlar yapmaya başladı.

26 Ağustos Başkumandalık Meydan Muharebesi’nin hazırlığı neredeyse bir yıl sürdü. 26 Ağustos günü başlayan bu savaş, 9 Eylül günü işgalcilerin İzmir’i terk etmesiyle son buldu. Savaş kazanılmış, ülke kurtulmuş şimdi sıra kuruluşa gelmişti.

Yeni bir devletin kuruluşu ”çoban ateşleriyle” başlamış, ”Başkumandanlık Muharebesi”yle doğmuştu. Bu savaş hem İstanbul’da emperyalistlerin kuklası padişaha hem de işgalci emperyalistlere rağmen büyük bir özveriyle kazanılmış kutsal bir savaştır. Bir başka deyişle, ”Saray” kaybetti, Ankara’daki ”Millet Meclisi” kazandı.  

23 Nisan 1920’de Büyük Millet Meclisi’nin açılması, Osmanlı’nın çağının gerisinde kalan ve kendini yinelemeyediği için yıkama götüren dinsel/geleneksel kökenli saltanat anlayışın ya da “kişisel egemenliğinin” sona ermesini ve “Milli Egemenliğin” millete (halka) geçmesini simgeler. Artık halk, kendi kendinin efendisi demektir.

Bugün, özellikle de son 15 yıldır yerleştirilmeye çalışılan ve yine “milletin egemenliğine”, kişisel çıkarları adına el koymak isteyenlere karşı, tarihimizin bu dönüm noktasını anımsatmak ve gözler önünde bulundurmak  “milli egemenliğin” hangi koşullar altında ve ne gibi zorluklar içinde ve nasıl ilan edildiğini anlatmak, bütün demokratik güçlerin ülkemizde ve ülkemiz dışında asli görevi olmalıdır.

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’mız kutlu olsun…

Türkiye 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Mustafa Kemal Atatürk Atatürk TBMM Osmanlı İmparatorluğu Hasta Adam İstanbul Kurtulus Savaşı
Sende Yorumla...
Kalan karakter sayısı : 500
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
19 MAYIS 1919 TÜRK’ÜN DİRİLİŞ VE ŞAHLANIŞ GÜNÜNÜN ADIDIR
19 MAYIS 1919 TÜRK’ÜN DİRİLİŞ VE ŞAHLANIŞ GÜNÜNÜN ADIDIR
ERMENİLERİN KATLETTİĞİ 519 BİN TÜRK’ÜN ACI ÖYKÜSÜ
ERMENİLERİN KATLETTİĞİ 519 BİN TÜRK’ÜN ACI ÖYKÜSÜ