Türkiye ve halk düşmanı güçler, yarattıkları perde gürültü arasında yol alıyor. Kendilerine güvercin adını yakıştırmışlar. Kürt aşiret, derebeylik düzenini semirten Osmanlı, Anadolu’da, güneyde baskı ve şiddet için taşeron olarak kullandı. Yalnızca Osmanlı kullanmadı. Derebeyleri bu ilişkiyi üstlendiler. Türke, giderek Ermeniye karşı şiddetin aparatı oldular (Örneğin son dönemdeki Hamidiye Alayları.) Bu gerçeği Bitlisi, Şerefnamesinde yazar.
1916’da başlayan sömürgeci emperyalist işgaline ve Osmanlının sultanlığına karşı Kürk aşiret reisleri (ki o gün de bu gün de aşiret topluluklarını oluşturan insanların iradeleri, seçim hakları, tanınmış saygınlığı yoktur,) Bağımsızlık Savaşıyla birlikte hareket etmediler. Tersine savların dayanağı yoktur. Kanıt mı? İlk isyanlardan Koçgiri İsyanı 1921 yılında, daha Büyük Taarruz yapılmadan, bağımsızlık zaferi kazanılmadan yapılmıştır. Ve diğer ayaklanmalar… Bu mudur kader ortaklığı?
Şu an konumuz bu değil, hızlı geçiyoruz. Cumhuriyet Devrimi kültür devrimiyle yarattığı sınıfsal zaferi mülkiyet devrimiyle tamamlaması gereğini biliyordu. “Bağımsız çiftçi” toprak sahibi duruma getirilmiş, ağanın kölesi olmaktan kurtarılmış çiftçi demekti ve Bakan Şevket Raşit Hatipoğlu ve komisyon yasa taslağını hazırlarken ağaların cepheden karşı duruşunun, açtıkları savaşın hedefi olurlar; toprak devrimi yapılamaz. Önemli bir alan toprak dağıtılmasına karşın bu sonuç alıcı olamamış, yine son aşamada ağaların ellerine geçmiştir. Ya köy enstitüleri? Köylü artık bana danışmıyor, iznimi almıyor, diyen ağaların DP Adnan Menderes pazarlığıyla kapattırılmıştır. Kimse anımsatmak istemese de bu gerçekleri sabırla anımsatacağız.
Bugün PKK’ye “Silah bırak, kongreni topla, kendini fesh et,” buyruğunu savurmuş İmralı suçlusu Abdullah Öcalan. Aman ne iyi. Belki fişek de atılır… Güneyde silah sıkıyorlardır bu kez havaya, zılgıt çekiyorlardır. Sanırsınız ki 50 yıldır kan döken, Türkiye’nin kanını, enerjisini tüketen, gelecek kuşaklarını yok eden, kırk bin kişiyi öldüren kıyım örgütü değil de gülseverler derneği! Böyle adalet anlayışı ancak günümüze yakışır.
Şu gerçek iyi bilinmeli: Her devletin ordusu, güvenlik güçleri ve bağlı bulunduğu yasaları vardır. Ama her devletin elli yıl uğraşmak zorunda kalacağı bir kıyım örgütü ve onu aklama zorunluluğu yoktur.
Çok saygın duruma getirilmiş Abdullah Öcalan adeta akp sözcüsü gibi bildiri yazmış. Büyük düşünür ya. Tukaka modernizm, tekçi Cumhuriyet falan… Haddimizi bildireceklerin arasına artık yasal pkk ve düşünür Abdullah Öcalan da katılıyor. Ne diyor? Pkk kapansın ama bunun olabilmesi için yasal, anayasal, sosyal düzenlemeler yapılmalıdır, demeye getiriyor! Anayasa! Federasyona mı gidilecek? Tekçi Cumhuriyet.
Cumhuriyet tekçi ama Ortadoğu’da, Yugoslavya’da, Afganistan’da milyonlarca sivili öldüren ABD’nin ordusu pkk ve uzantıları çok demokrat! Pkk’nin abd ordusu olduğu yalnızca benim değil, Fidel Castro’nun belirlemesidir.
Binlerce şehidimizin adaleti böyle mi sağlanacak? Bunların altında kuşkunuz olmasın başkomutan var. Başkomutan. Haddini bil diyor değil mi? Haddini bil.
Pkk kendini kapatsa ne anlamı var? İşini elli yıldır yaptı zaten. Daha mı kapatmasın? Kaldı ki silah öyle açıkça bırakılmaz. Bilen bilir. Gizler, bıraktım der. Ve başka yollar… Siyaset yapabilirlermiş. Bugünkü Meclis’e rahmet okutmak için mi? Elli yılını bombayla, kaleşle geçirmişten hem de demokratik siyasetçi mi olur?.. Ört ki ölem.