ULUSALCILIK MI, IRKÇILIK MI?..

Kaan Kantarcı ”ulusalcılık mı, ırkçılık mı?” adlı bir yazı kaleme aldı. Yazısını zevkle okuyacağınızı umuyoruz.

ULUSALCILIK MI, IRKÇILIK MI?..
ULUSALCILIK MI, IRKÇILIK MI?..
Bu içerik 3284 kez okundu.

Genetik bilim bize diyor ki, her insanın hücre çekirdeği yapısında adına kromozom denen 23 çift ( 46 tane ) zincirimsi bulunur. Bu her bir  kromozom çiftinin biri anneden, diğeri ise babadan gelmektedir. Bu kromozom çiflerinin 22`sinde bedenimizle ilgili kodlar bulunur; ama, bir çiftte ise cinsiyetimizle ilgili kodlar bulunmaktadır.. Kadınlardaki cinsiyet kromozomu çifti  ( XX ), erkeklerde ise ( XY )`dir. Bir anne, hem kız hem de erkek çocuğuna doğal olarak, sadece sahip olduğu ( X ) kromozomunu geçirir. Eğer anneden bir ( X ) ve babadan da yine bir ( X ) kromozomuyla bir döllenme oluşmuşsa, sonuç bir kız ( XX ) çocuğudur; ama, anneden gelen tek tip cinsiyet kromozomu ( X ), babadan gelen bir ( Y ) kromozumuyla eşleşirse, doğan çocuk bir erkek ( XY ) olacaktır.. Yeri gelmişken, hurafelerin bilimden daha üstün tutulduğu geri ülkelerdeki bazı cahil kocalar, erkek çocuk doğurmayan eşlerine akla gelmedik eziyetler etmekte, o kadınları hacı- hoca, evliya yatırları yollarında hırpalamakta ve devleşen bir üfürük - tükürük  sektörüne de durmadan para akıtmaktadırlar. Oysa, erkek çocuk sahibi olamamaktan illa da biri sorumlu tutulacaksa, o kişi, kadının yumurtasındaki ( X ) kromozomuyla eşleşecek bir ( Y ) kromozumu yollayamamış olan erkektir.

 

Cehalet sınır ve sınıf tanımaz!. O,  sıradan birinden tutun da, bir üniversite profesörüne kadar ulaşabilir; en önemli özelliği ise, kemikleşmiş - zırhlaşmış bir kişilik yapısının içinde gizlenen, korunan önyargıları ve hurafeleri olmasıdır. Hiçbir bilgi cahil kişinin o kişilik zırhını aşamadığı için, cehaleti ve onun koruması altındaki önyargı ve hurafeleri yıkamaz!  «Sosyal  medya» da binlerce olumlu paylaşım yaptıkları halde, bir cahile basit bir gerçeği kabul ettiremeyen kişilerin gözden kaçırdıkları şey şudur: Olay yalnızca politik ya da ahlaki  değil, psikolojik – kültüreldir ve kişilik zırhıyla da ilgilidir.

 

Dönelim insan Kromozomlarına ve içlerindeki Deoksiribo Nükleik Asitlere ( DNA ). Bilimsel bulgular şimdilik, 80.000 yıllık bir insan soyu geçmişi göstermektedir. Son 10. 000 yılın ötesinindeki insanı görebileceğimiz  veriler oldukça yetersizdir. Yine de kesin olarak bildiğimiz bir şey var: İnsan soyu, kromozomlarının içindeki DNA`larla genetik özelliklerini kuşaklar boyunca bir nesilden bir başka nesile geçirerek 80.000 yıllık bir yolculuk gerçekleştirmiştir.

 

Peki, o zaman gezegenimizde neden farklı renkte ve farklı fiziksel özelliklere sahip insanlar bulunmaktadır?

 

İnsanlar, ilk insanın oluştuğu yer olarak kabul edilen Afrika` nın bugünkü Kenya bölgesinden hem Afrika içlerine hem de Afrika dışına doğru iki büyük göç ( M.Ö. 70.000 ve M.Ö. 50.000 ) gerçekleştirdiler. Bu ve benzeri göçlerle bir kısım insanlar Afrika kıtasından çıkarak dünyaya yayılmaya, ama aynı zamanda da değişmeye başladılar. Birçok yeni kıta ve bölgelerdeki farklı iklim ve coğrafya koşulları, yüksek enerjili elektro manyetik ışınlar, yani mor ötesi ışınları ve X ışınlarının yeryüzüne inme seviyesi ve miktarı ve daha birçok yükseltici ( oksitleyici ) etmen insan soyunun kromozomlarında bulunan DNA` lara etki edip onların kırılmalarına ya da değişmelerine neden olmuşlardır ki, bunlara mutasyon denir.  Genetikçiler mutasyon geçirmiş tüm insanlığı 20 ayrı haplogrupta ( A / B / C / D / E / F / G / H / I / J / K / L / M / N / O / P / Q / R / S / T )  toplanmıştır; ama, her haplogrubun da onlarca kendi altbaşlığı bulunmaktadır.

 

 

İnsan kromozomları 80.000 yıldır 23 çift sarmallı ( 46 adet ) olarak kalırken, o kromozomların içindeki DNA` lar mutasyonlarla değiştiği için, bugün sarı, kızıl, siyah ve beyaz renkli ve farklı fiziksel görünümlere sahip insanlar oluşmuştur. Unutulmasın ki, bu insanlık 1. ve 2. buzul çağını da, bugünkü  Sahra Çölü`  nün tropik bir orman olduğu zamanı da gördü.  Bu mutasyonal değişim yalnızca insanlara özgü bir olay değildir; toprağı ve coğrafyası değişen bir elma ağacının farklı büyüklük, tad ve kokuda meyve vermesi gibi, Doğadaki tüm canlılar için de geçerlidir. Kutup ayılarının, tilkilerinin, tavşanlarının beyaz renkli olması da bundandır. Bu arada, bir süre önce NASA` nın son yıllarda Güneş` imizde gerçekleşen patlamalara bağlı olarak gezegenimize ulaşan proton bombardımanının ileride DNA` mız üzerinde ciddi etkileri olacağını açıkladığını da belirtmeliyim.

 

Bugüne kadar birçok mutasyonlar geçirerek birbirlerine olan fiziksel benzerliklerini kaybeden insanlar, tıpkı bir ağacın dalları - yaprakları gibi, aslında 80. 000 yıl önceki tek köke aittir.. Birileri çıkıp da  « biz  48, 50 ya da 52 kromozoma sahibiz; biz sizden farklıyız ve bu yüzden biz üstün insan ırkıyız! » diyene ve kanıtlayana kadar, hepimiz aynıyız!. Geçen hafta Stockhom` de Sergel Meydanı` nda « Ermeni köpeklere ölüm! Ölüm! Ölüm!.» diyen adamda da, Osmanlı İmparatorluğu` nda « Baban da olsa Türk` ü öldür! »  diye şiir yazanda da,  Maraş`  da, Çorum`  da, Sivas`  da  « Alevilere ölüm !.» diyerek yüzlerce aleviyi katledenlerde de zerre kadar bilimsel birikim ve insanlık tarihi bilgisi bulunmamaktadır ki, insan sadece et ve kemikten ibaret bir canlı da değildir.

 

Gezegenimizdeki hayvan ve insan türüne ait temel içgüdüler beslenme – korunma ve cinsellikle  özetlenebilir;  ama, insanı insan yapan, bu içgüdülerin daha da üstüne çıkabilmesi, düşünüp maddi ve manevi değerler yaratabilmesidir. Dünya` nın değişik bölgelerine dağılıp mutasyonlar geçiren insanlar, yaşadıkları bölgeleri etkileyip birçok değişiklikler de gerçekleştirdiler. Mağaralara basit şekiller – resimler çizerek yaşadıkları “ dünyayı ” betimlediler; avcılık yaptılar; toprağı işlediler; hayvanları evcilleştirdiler; bunları yaparken de küçük klan grupları oluşturdular ki, kendilerini ve sahip oldukları şeyleri diğer klanlara karşı koruyabilsinler. Ben bu klanları bugünkü ulusların en ilkel şekli olarak görüyorum.. Bu küçük insan toplulukları, daha sonraları, alışveriş yaptıkları yakın komşu klanlarla da birleşerek daha büyük çıkar topluluklarını meydana getirdiler. Gelişen üretim ve ticaretle birlikte sözlü – yazılı yasalar, gelenek – görenek ve töreler oluşmaya başladı. Aynı coğrafi bölgede ortak bir üretim, ticaret, dil – dinsel inanç, davranış biçimleri,  karakter,  töreler ve benzerlerine sahip olan bu topluluklar doğal ve iradi bir biçimde ulusları oluşturdular.. Örnek; Asya` da bir Göktürk Devleti doğdu.. Başka zaman ve coğrafyalarda da bu iradi oluşumlar bir İngiliz, bir Ermeni, bir Alman, bir Çin ulusunu ve benzeri ulus devletlerini ya da devletçiklerini doğurmuştur; bu süreç, gezegenimizdeki  bu eko- politik sistem sürdükçe, sürecektir. Güçlü ve sağlam olanlar gelişerek var olacak, zayıf ve çürük olanlar ise eriyerek yok olacaktırlar.

 

Ulusal – toplumsal karakterleri, dinleri, ekonomik – sosyal yaşam tarzları, çıkarları vb benzeşen insanlar  doğal olarak birbirlerine yakınlaşmış, benzemeyenler ise  birbirlerinden uzaklaşmıştır. Ama, bugün bazı ırkçıların söylediği,  « Türk kanı » , « Ermeni kanı » , « Kürt kanı » gibi bir ulusa ait kan insanlık tarihi boyunca hiç olmamıştır; insanların kanı hep pozitif ( + ) ya da negatif ( – ) A / B / AB / 0 grubu olmuştur. Hiçbir ulus da saf bir haplogruptan oluşmamıştır. Örneğin, Göktürk İmparatorluğu'  ndaki Türk Ulusu Asya` da bulunan birden fazla haplogruptan ( R1a, R1b, P, Q, N, C3, O )  insan topluluğunu bünyesinde barındırıyordu. Asya’ nın doğusundaki çekik gözlü esmer bir Hun Türkü ile Avrupa’ daki sarışın- mavi gözlü bir Kıpçak Türkü ( Atatürk` ün de bir Kıpçak olduğu söylenir) arasında bile büyük mutasyon farklılıkları bulunmaktadır. Kaldı ki, bugün bile Avrupa` daki hemen tüm ulus devletlerin sınırları içinde  dört ya da beş ayrı haplogruba ait insanlar bulunmaktadır; ama, bu ayrı haplogruplara ait aynı insanlar İngiltere de kendilerine İngiliz, Fransa da Fransız, Almanya da Alman demektedirler. Yani, kapalı bir coğrafyaya ( Japonya ve Çin gibi ) sıkışmış izole toplumlar hariç,  gezegenimizde homojen bir haplogrubun temelini oluşturduğu bir ulus devlet bulunmamaktadır!.  Günümüzde savaşlar ve yoksulluğun neden olduğu göçlerle bütün haplogruplar hızla hareket etmekte ve hatta A.B.D. gibi yeni devletler dahi oluşturmaktadırlar. Konuyu dağıtmamak için bu yazıyı genişletemiyorum; ama, her yıl İsveç` e baktığınızda ne fark görüyorsunuz ?. Her geçen yıl daha da esmerleşen bir İsveç değil mi?.  Ya Türkiye` ye baktığınızda?.  Organize edilmiş üç milyonluk Arap göçü ve yıkıcı dini politikalar sonucu ulusal özelliklerini ve güzelliklerini kaybeden, hızla Araplaşan bir Türkiye değil mi?.

 

Günümüzde herhangi bir insan, ırkçılık yapmadan bir ulusun gelenek, görenek, töre, dil ve tarihiyle diğer tüm olumlu manevi – maddi değerlerine ve toprağına sahip çıkabiliyorsa, bu ulusalcılıktır ki, kesinlikle olumludur;  insanlığın kanını emen vampir emperyalist devletlere karşı da bir vatanseverliktir.  Irkçılık ise, vampirlerin bilim karşıtı köksüz teorisidir ve insanlığın ( gelişiminin ) karşısındadır.

 

İnsanlığın geçirdiği mutasyon farklılıkları ve inanç çeşitliliğini ( ki hepsi olumlu değildir )  sevmek ya da sevmemek sizin politik - estetik duygu ve düşüncelerinizle ilgili bir seçimdir, kişiseldir; kimse bir başkasını kendi kültürünü benimsemediği, rengini güzel bulmadığı ya da  sevmediği  için kınayamaz, ırkçılıkla suçlayamaz!

 

Biliyoruz ki, bu gezegendeki değişmeyecek tek gerçek devinimdir; insan ve DNA` sı da tıpkı duygularımız, düşüncelerimiz, teknolojimiz gibi hep değişmeye devam edecek.  Bu sırada akan zamana uymayan bazı inançlar ( Olimpos Tanrıları gibi ), bazı ulus ya da din devletleri ( Osmanlılar gibi ) ile insanlığın bir kısmı da iç ve dış savaşlar, açlık, cehalet, salgın hastalıklar ve benzeri nedenlerle yok olmaya devam edecektir.

 

Uzun sözün kısası, hepimiz aynı köke ait insanlarız;  gelecek zamanlardan birinde altıncı duyumuz iyice geliştiğinde, birbirimizin duygu ve düşüncelerini telapatik olarak okuyabildiğimizde, kötülüğün insan beyninde saklanacağı zırhlı bir köşe kalmadığında, yani belki de birkaç bin yıl sonra, neye benzeriz bilmem ama,  kusursuz insanlar olacağız. Tabi, o zamana kadar bu gezegeni ve kendimizi yok etmezsek!.

 

O zamana kadar sevgiyle, iyi insanlarla birlikte kalın!.

 

Kaan Kantarcı

ulusalcılık ırkçılık gen kromozon erkek kız
Sende Yorumla...
Kalan karakter sayısı : 500
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
19 MAYIS 1919 TÜRK’ÜN DİRİLİŞ VE ŞAHLANIŞ GÜNÜNÜN ADIDIR
19 MAYIS 1919 TÜRK’ÜN DİRİLİŞ VE ŞAHLANIŞ GÜNÜNÜN ADIDIR
ERMENİLERİN KATLETTİĞİ 519 BİN TÜRK’ÜN ACI ÖYKÜSÜ
ERMENİLERİN KATLETTİĞİ 519 BİN TÜRK’ÜN ACI ÖYKÜSÜ