Türkiye 2019 yerel seçimlerini hemen hemen sonuçlandırdı sayılır. İtirazlardan kaynaklı tekrar oy sayımları da kısa zamanda sonuçlanacaktır diye umuyorum. Öncelikle seçimlerde başarılı olan, muhtarından belediye başkanına, herkesi kutluyor, güzel Türkiyeme ve yurttaşlarıma huzur ve yaşam kaynağı olmasını diliyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi, Millet İttifakı ile beraber saptadığı hedeflere eşitsiz koşullara rağmen büyük ölçüde ulaştı ve büyükşehir belediye başkanlıklarını kazandı.
Unutmamak gerekir ki birçok belediyelerin meclisleri sadece Millet İttifakı adaylarından değil, büyük oranda AKP adaylarından da oluşuyor. Örneğin Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi üyeleri arasında AKP’li adayların oranı CHP’li adaylardan yüksek. Bu da demokrasi ve ortak aklı işler hale getirebilmek adına elbette ki olumludur.
AKP’li seçmen bu anlamda önemli bir mesaj vermiş, yumurtaların hepsini bir sepete koymaktan vaz geçtiğinin, geçebileceğinin sinyalini vermiştir. Verilen diğer bir önemli bir mesaj da siyasetin artık kutuplaşmış bir toplum tablosundan uzaklaştırılması gerektiğidir. Toplum çoğulcu bir birlikteliği, birbirinin derdine kulak vererek dayanışmayı güçlendiren bir siyasetin kendisi ve ülkesi için daha faydalı olacağının mesajını vermiştir. Bence bu mesaj, tarafını koruyarak verilmiş bir ilk uyarıdır. Önümüzdeki süreç bu uyarıyı göz ardı eden siyasileri zayıflatacak, belki de siyaset sahnesinden silecektir. Millet, iradesini farklı kutuplarda yabancılaşarak değil ortak akılda buluşarak koruyabileceğinin ayırdına varmış görünüyor. Halkın nabzını tutarak, bu sürece katkı koyan her siyasetçi gelecekte partisini de, Türkiye’yi de güçlendirecektir.
Kendisini muhalefet olarak ifade eden seçmenlerin bu başarıyı kendine yakın gördüğü siyasilerin başarısıyla örtüştürdüğünü sosyal medyada okuyorum. Buna şaşırdığım söylenemez, neden mi? Çünkü her ne kadar demokrasiye katkı koyan çoğulcu bir anlayışa önemli bir atılmışsa da ortak aklı kullanan bir ulusal kültürden hâlâ çok uzak olduğumuzu düşünüyorum. Ortak aklın dünyanın geleceğini ve ekonomilerini belirlediğini görmekten hala uzak duruyoruz. Türk toplumu olarak irademizi ve geleceğimizi “dahi” liderlere teslim etmek kumarını oynamaya daha yatkınız.
Siz okurlarıma ortak akıl üzerine bir örnek vermek istiyorum; Yapay zeka üzerine geliştirme projesi yapan bir şirket (AlphaGo), bir Uzak Doğu oyunu olan ve tahta üzerinde taşlarla oynanan Go oyununun yazılımını geliştiriyor. Açılımları satrançtan kat kat çok olan bu oyunun henüz deneme aşamasında dünya ustalarıyla maç yaptırılarak denenmesine karar veriliyor. Sonuç ne oluyor dersiniz?, dünya ustalarından biri hiç bir eli kazanamıyor, bu ustadan daha iyi olan bir diğeri sadece bir el kazanabiliyor. Bu örnekteki önem verdiğim nokta şu ki, bu yazılımı geliştiren kişilerden hiç biri Go ustalarını bir el bile olsa yenemezdi, ancak ortak zekayla kurdukları daha üst bir yapay zeka ustaları yendi. İşte ortak akıl özellikle çağımızda, bilgi çağında, bu denli yaşamsal bir öneme sahiptir.
Türkiye yurttaşları olarak ülkemizle gurur duymak istiyoruz; Çoğulcu demokrasisi ile, insan, kadın, çocuk ve hayvan haklarına duyduğu saygıyla, düşünce özgürlüğüne, ifade özgürlüğüne verdiği önemle, kişi başına düşen gelirin adil dağılımı ile, tarım, hayvancılık ve teknoloji alanlarındaki ürünleriyle, bilimsel ve akademik alanda dünyanın en gelişmiş ülkeleri ile yarışması ile, en düşük işsizlik oranıyla, dünyada barışa verdiği önemle diğer ülkeler tarafından parmakla gösterilen bir ülke olmak istiyoruz. Komşu ülkelerimize ve hatta Avrupa ülkelerine bile örnek olabilecek bir ülke için çalışmak istiyoruz. Bu isteğimizi gerçekleştirmenin tek yolu, kayıtsız şartsız hep birlikte, siyasi partilerden bağımsız ve siyasi partilerin de üzerinde güçlü bir birlikteliği, sevgi ve saygıyı oluşturmak zorundayız. Çocuklarımızın geleceği olan ortak aklı bence ancak böyle bir başlangıçla kurabiliriz. Umarım 2019 yerel seçimleri, farklı sonuçlarıyla ortak aklı geliştireceğimiz bir sürecin de başlangıcı olur.