İSVEÇ ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ CUMHURİYETİ’N 95’İNCİ YILINI COŞKUYLA KUTLADI

Her yıl olduğu gibi bu yılda İsveç Atatürkçü Düşünce Derneği Türkiye Cumhuriyeti’nin 95’inci kuruluş yılını düzenlediği bir geceyle coşku içerisinde kutladı.

İSVEÇ ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ CUMHURİYETİ’N 95’İNCİ YILINI COŞKUYLA KUTLADI
İSVEÇ ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ CUMHURİYETİ’N 95’İNCİ YILINI COŞKUYLA KUTLADI
Bu içerik 5225 kez okundu.

İSVEÇ POSTASI 


Kutlamaya Stockholm, Flen ve Gävle’den katılan konuklar coşku içerisinde 10 yıl marşı, İzmir marşı gibi marşlarımızı hep bir ağızdan yüksek sesle okuyarak “Cumhuriyeti”mizin yürekten inanç coşkusunu yarattılar. Gecede hem eğlendiler hem de birarada olmanın, dayanışmanın örneğini sergilediler. Gecede yapılan piyango çekilişlerinde Atatürk’ün “Nutku” olmak üzere Ata’mızı anlatan kitaplar verildi.

Kutlamanın açılış konuşmasını İsveç Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanı Mustafa sönmez yaptı. Konuşmasını yayınlıyoruz.

Değerli Konuklar;

Stockholm ve çevre illerden gelen cumhuriyet sever insanlarımıza, konuklarımıza hoşgeldiniz diyor, şahsım ve İsveç Atatürkçü Düşünce Derneği adına saygılarımızı sunuyoruz. Bugün bildiğiniz gibi Cumhuriyeti’mizin 95’inci yıldönümünü kutlamak için buradayız. Başta, kutlanacak Cumhuriyet mi, kaldı diyenlere sesleniyorum; İnadına Cumhuriyet, inadına kutlama... Cumhuriyetimizin 95’inci yılı hepimize kutlu olsun...



Evet, dile kolay aradan geçen 95 yıl... Bu süreç içerisinde neler yaşanmadı, neler... Neler okumadık, neler görmedik, hepsi de gözlerimizin önünden bir sinema şeridi gibi birer birer akıp geçiyor... Bugün içinde bulunduğumuz daha doğrusu gelinen nokta ise yüreklerimizi kanatıyor...

Evet, Cumhuriyet! Türk halkına, ulusuna yakışan en güzel yönetim biçimidir. Cumhuriyet, yurttaş olma bilincidir.

Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk buna inandığı için kendi döneminde yaşananları da çok derinden enine boyuna analiz ettiği için Cumhuriyeti, Türk ulusuna ilelebet armağan etmiştir. Türklük var oldukça bize armağan edilen “Cumhuriyet” sonsuza kadar var olacaktır. Bunu birtakım aymazlar beyinlerinin en kuytu köşelerine bunu nakş etsinler. Cumhuriyeti; feslilere, sakallı, şalvarlı, takkeli  meczuplara terk etmeyeceğiz.

Ulu Önder daha Cumhuriyeti ilan etmeden onu bekleyen tehlikelerin farkındadır ve der ki; “Annemin mezarı başında ve Tanrının huzurunda ant içerim ki, bu kadar kan dökerek ulusun elde ettiği ulusal egemenliğin korunması ve savunulması için gerekirse annemin yanına gitmekte hiçbir zaman kararsızlık içinde bulunmayacağım. Ulusal egemenlik uğruna canımı vermek, benim için vicdan ve namus borcu olsun (27 Ocak 1923).”

AKP eski milletvekili tanınmış cumhuriyet düşmanı Şamil Tayyar birkaç gün önceki bir tv programında, “Açık bir şekilde söylüyorum Adalet ve Kalkınma Partisi bir karşı devrim hareketidir” ifadelerini kullandı. Karşı devrim hareketi 68 yıldır bugünün arka perdesi olan siyasi iktidarlarca zaten yürütülmekteydi. Bizim mücadelemiz, bu karşı devrimcilere, cumhuriyet düşmanlarına karşı sonsuza dek sürecektir.

Değerli konuklar;

Atatürkçülük geçmişle hesaplaşmak değil, geçmişten dersler çıkararak geleceğin yolunu çizmek, önünü açmak ve sağlam adımlarla uygarlık basamaklarını tırmanmaktır. Atatürkçülük her zaman çağdaş eğitimi ön plana almış, bilimle bağdaşmayan yolları kendisine kapatmıştır. Atatürkçülüğün yolu uygarlık yoludur, bilim yoludur. Bunu anlamayan kafalar bugün iktidarı ele geçirmiş, eğitim sistemimizi 16 yılda 6 kez değiştirerek dumura uğratmıştır.

Atatürk, 27 Aralık 1927’de de şunları söyleyerek bugün içinde bulunduğumuz duruma ilişkin olarak çok büyük bir öngörüde bulunmuştur:

“Biz tekke ve zaviyeleri din düşmanı olduğumuz için değil, bilakis bu tip yapılar din ve devlet düşmanı oldukları, Selçuklu ve Osmanlı’yı batırdığı için yasakladık. Çok değil yüzyıla kalmadan eğer bu sözlerime dikkat etmezseniz göreceksiniz ki, bazı kişiler bazı cemaatlerle bir araya gelerek bizlerin din düşmanı olduğunu öne sürecek, sizlerin oyunu alarak başa geçecek ama sıra devleti bölüşmeye geldiğinde birbirlerine düşeceklerdir.” Bu sözün üzerinden 91 yıl gibi bir zaman geçti. O’nun öngördüğü konuma ne yazık ki, güzel ülkemizi getirilmiştir.

Bugün bize düşen görev, bu akıl, mantık ve insanlıkdışı uygulamalarla aktif bir biçimde mücadele etmektir.  Ülkemize, ülkemiz dışında yaşayan toplumumuza baktığımız zaman kendisini pasifize eden bir konuma geldiğine tanık oluyoruz. Herşeye, her olaya din penceresinden, din perspektivinden bakarak, din felsefesiyle açıklamaya çalıştığını görüyoruz. Her gün hızlı bir değişim ve gelişim içerisinde olan gezegenimizde bu yolu izlemek toplumların köleleştirilmesinden, kör edilmesinden öteye bir anlam taşımaz. Cumhuriyetin görevi çağdaş, özgür düşünceli ve geleceğe güvenle bakan kişiler, toplumlar yetiştirmekti. Bugün bunun neresinde olduğumuzu içimiz acıyarak görüyoruz.

Değerli konuklar;

Bugün toplumuzda eşsiz devlet adamı olan Ata’mıza saldırmanın dayanılmaz hafifliğini yaşıyoruz. Toplumuzun büyük bir kesimi aymazlık içerisinde saldırılarını sürdürüyor. Halbuki UNECO ulu önderin doğumunun 100’üncü yılı olan 1981’i “Atatürk” yılı ilan etti. 152 üye ülkenin oy birliğiyle yapılan Atatürk tanımına bir bakalım:

“Atatürk, uluslararası anlayış, işbirliği, barış yolunda çaba göstermiş üstün kişi, olağanüstü devrimler gerçekleştirmiş bir devrimci, sömürgecilik ve yayılmacılığa karşı savaşan ilk önder; insan haklarına saygılı, dünya barışının öncüsü, bütün yaşamı boyunca insanlar arasında renk, dil, din, ırk ayrımı yapmayan; eşi olmayan devlet adamı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu.” Bu tanıma eklenecek fazla birşey var mı?

Bugün O’na tüm güçleriyle gerek sözlü gerekse heykellerine, büstlerine yönelik fiziki saldırılar ve saldıranlar, bizleri korkutamayacak, O’nun yolundan saptıramayacak ve daha da bilinçlendirecek ve güçlü kılacaktır. Anadolu başkaldırının, isyanın, direnişin topraklarıdır. Bu kimi zaman Köroğlu’dur, kimi zaman Dadaloğlu ve Pir Sultan Abdal’dır. 19 Mayıs 1919 ile Mustafa Kemal, 29 Ekim1923 ile de Mustafa Kemal Atatürk olmuştur.

Ne diyor Pir Sultan Abdal;

Hızır Paşa (pardon, hınzır paşa) bizi berdar etmeden /Açılın kapılar şaha gidelim
Siyaset günleri gelip çatmadan /Açılın kapılar şaha gidelim...

Direnerek mücadele etmek, kazanmanın en önemli aşamasıdır. Direneceğiz ve kazanacağız... Kaybettiklerimizi teker teker fazlasıyla geri alacağız. Cumhuriyeti ilelebet yaşatacağız. Cumhuriyet, ilelebet payidar olacaktır.

Türk kimliği ülkemizdeki tüm etnik kimliklerin üzerinde bir vatandaşlık, bir yurttaşlık kimliği olarak sonsuza dek yaşayacaktır.

NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!..

Saygılar sunuyorum.

Kutlama gece 00.30 da son buldu.

Geceden Kareler


Umut Eğitim ve Sağlık Vakfı Başkanı Erkan Giray Atatürk'ün 1 Kasım 1929 yılında okuduğu TBMM açılış konuşması orjinal metnini İsveç ADD Başkanı Mustafa Sönmez'e verirken 






                             Müzik bölümünde sanatçılarımız Gültekin Özcan ve Mehmet Çelebi vardı


































                                        Prof. Dr. İlber Ortaylı'nın Mustafa Kemal Atatürk kitabını kazanan bir talihli


                                                        Atatürk'ün Nutuk kitabını kazanan gencimiz Emre Çetin




                                                                           Balkan oyunları da unutulmadı





 

Stockholm 29 Ekim Cumhuriyet kutlama 95.yıl İsveç ADD
Sende Yorumla...
Kalan karakter sayısı : 500
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
19 MAYIS 1919 TÜRK’ÜN DİRİLİŞ VE ŞAHLANIŞ GÜNÜNÜN ADIDIR
19 MAYIS 1919 TÜRK’ÜN DİRİLİŞ VE ŞAHLANIŞ GÜNÜNÜN ADIDIR
ERMENİLERİN KATLETTİĞİ 519 BİN TÜRK’ÜN ACI ÖYKÜSÜ
ERMENİLERİN KATLETTİĞİ 519 BİN TÜRK’ÜN ACI ÖYKÜSÜ