İSVEÇ POSTASI
Bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin 94’üncü yıldönümü. Cumhuriyet Bayramı Türk ulusuna kutlu olsun.
Mustafa Kemal Selanik’ten Çankaya’ya uzanan uzun yolunda Askeri Lise’den itibaren “Cumhuriyet” düşüncesi filizlenmeye başlamış, bu düşünceyle Osmanlı’yı kendi içinde sorgulamaya başlamıştır. Günden güne gelişen “Cumhuriyet” düşüncesini kendi içinde özümsemeye, içselleştirmeye başlamış, Harp Okulu ve Harp Akademisi’nde gerek çıkardığı gazetede üstü kapalı ve gerekse çok yakın arkadaşlarıyla bunu açıkça konuşmuş, tartışmıştır.
İstanbul’dan Samsun’a (15 – 19 Mayıs 1919) giderken yakın arkadaşı Mazhar Müfit’e zaferden sonra yapacağı ilk iş olarak birinci sırada Cumhuriyeti yazdırması tesadüfi bir düşünce değildir.
Falih Rıfkı anılarında 11 Eyül 1923 günü Mustafa Kemal’in Meclis’teki odasında “Cumhuriyet” ile ilgili açtığı tartışmayı ve gazetemizin kurucusu Muğla Milletvekili Yunus Nadi ile arasındaki diyaloğu şöyle anlatır:
11 Eylül 1923 günü Divandan sonra saat yarımda, reis vekili Sabri Bey (Toprak) ve bir iki arkadaşla yemeğe çıkıyorduk. Parti toplantısının kaçta olduğunu sordu. Üçte idi:
-Bana birde olduğunu söylediler onun için erken geldim, dedi. Orasına giderken bizi de çağırdı. Milletvekili olmakla beraber hâlâ yaverliğini yapan eski subaylardan biri, parti tüzüğünün son şeklini getirdi. Tüzük bugün bütün milletvekilleri tarafından birer birer imzalanacaktı.
Biraz sonra cebinden tüzüğün bir nüshasını çıkardı. Sahife açığına yazdığı Fransızca bir cümleyi okudu. Bu, Fransız Cumhuriyeti’nin “bir gayr-i kabil-i tecezzi (bazı bölümleri kabul edilemez)” olduğunu söyleyen cümle idi.
-Dün akşam Fransız İhtilal tarihini gözden geçirdiğim vakit not etmişim, dedi ve sildi.
Bir sualim üzerine Kanun-u Esasi tadilleri (Anayasada değişiklik) meselesine geçtik. Biraz önce içeriye giren Yunus Nadi de aramızda idi.
Gazi dedi ki:
-Cumhuriyet ne demektir? Kamusa baktım “chose publuque” kelimeleriyle tercüme edilmiştir. Bunun manası ne olmalı?
Gazi’nin sözü hangi konu üzerine getirmek istediği belli idi. Kanun-u Esasi’de yeni hükümet şeklini açıkça göstermek sırası geldiğini söyleyen Sabri Bey:
- Mesele bugünkü vaziyetin ifade edilmesinden ibarettir, dedi.
Gazi, “-Ben projeyi gördüm. Çok eksik yerleri var. Bu hafta kendim uğraşacağım. Sonra bazı arkadaşlarla hususi müzakerede bulunuruz ve fırkaya getiririz”, dedi.
Yunus Nadi: Bunu en kuvvetli zamanımızda yapmalıyız.
Gazi, kalemini masaya vurarak:
-En kuvvetli zaman bugündür, dedi.
Sonra yeni Kanun-u Esasi’nin kendi niyetine göre ilk maddesini okudu:
“Türkiye Cumhuriyet usulü ile idare olunur bir halk devletidir.”
Tarih çınarımız Muazzez İlmiye Çığ Sözcü gazetesine verdiği demecinin bir bölümünde, “Atatürk’ün eğitim ve ticaret gibi konuları, hepsini birden 15 yıl içerisinde doldurmasıyla bu günkü memleketi, cumhuriyeti elde ettik. Aksi takdirde yoktuk. ‘Türkiye Cumhuriyeti’ diye bir şey olmayacaktı. Türkiye bile olmayacaktı belki. Olaylar yaşandı. Suriye, kalktı, bize geldi. Böyle bir şey olsa biz nereye gideriz? Ne oluruz? Kim alır bizi? Tabii ki kimse almaz. Şimdilik cumhuriyet, bir ayak üzerinde duruyor. Cumhuriyet, şu an çok tehlikede. Atatürk’ün kurduğu aydın cumhuriyet, tamamıyla tehlike altında” diyor.
Cumhuriyeti kurtarmak, Cumhuriyetin değerlerini tekrar geçerli kılmak yine Cumhuriyeti içselleştiren, yaşam biçimi kabul eden Türk halkına düşecektir.
Bayramımız Kutlu Olsun…