Sabah saatlerinde Zafer Çağlayan ve Muammer Güler'in istifasının ardından Erdoğan Bayraktar, Türkiye'nin gündemine bomba gibi düşen açıklamalar yaparak görevi bırakmıştı.
İçişleri eski Bakanı İdris Naim Şahin iki sayfalık istifa mektubunda zehir zemberek açıklamalar yapt. Şahin; “Son dönemde artan bir şekilde ülke ve millet varlığı ve çıkarları ile uyuşmayan; milli değer, anlayış ve duyarlıklarla örtüşmeyen; ulusal bütünlüğü güçlendirici olmayan söylem, politika ve uygulamalara tanık olunmaktadır. “ biçiminde ifadeler kullandı.
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar hem bakanlıktan hem de milletvekilliğinden istafa ederken “en müsaadenizle basın açıklaması şeklinde çok kısa ifadelerde bulunmak istiyorum. 17 Aralık tarihinde yapılan operasyon dosyasında şahsımı rencide edecek veya izah edemeyeceğim hiçbir husus yok. Ancak Sayın Başbakan’ın istediği Bakanla çalışmak veya istediği bakanı görevden almak en tabi hakkıdır ve yetkisidir. Fakat rüşvet ve yolsuzluk ifadelerinin bulunduğu bir operasyon sebebiyle istifa ediniz ve beni rahatlatacak deklarasyonu yayınlayınız şeklinde tarafıma baskı yapılmasını kabul etmiyorum. Etmiyorum çünkü, soruşturma dosyasında var olan ve onaylanan imar planlarının büyük bir bölümü Sayın Başbakan’ın onayıyla yapıldı. Bu minval üzere bakanlıktan ve milletvekilliğinden istifa ettiğimi açıklıyorum. Bu milleti ve vatanı rahatlatmak için sayın Başbakan’ın istifa etmesi gerektiğine inandığımı ifade ediyor, yüce milletime saygılar sunuyorum.” dedi
Bütün bunlar gösteriyor ki, yolsuzluğun merkezinde bizzat başbakanın kendisi bulunuyor. Başbakan yaptığı tüm açıklamalarda “savunma”ya geçmiş ve olayları hem kendisine hem de partisine “komplo” olarak değerlendirmişti. Polislerin görevden alınmaları, yerlerinin değiştirilmeleri ve yargıya yönelik söylemlemleri demokratik ülkelerde olmaması gereken durumlardır. Bu neden hükümetin zaman geçirmeden istifa etmesi Türkiye’de doğabilecek bir krizin önüne geçilmesinde çok önemli bir rol oynayacaktır.
İsveç Postası