BÜYÜKELÇİ YÖNET CAN TEZEL: ŞANTAJ İDDİALARI ASILSIZDIR

Türkiye Cumhuriyeti İsveç Büyükelçisi Yönet Can Tezel, İsveç basınında çıkan İsveç’in NATO üyeliği yolunda Türkiye’nin şantaj yaptığına ilişkin asılsız haberleri ve İsveç'in NATO üyeliğine giden yol hakkındaki görüşünü açıklayan Svenka Dagbladet gazetesinin “Tartışma” sayfasına bir makale yazdı.. Makalenin Türkçe çevirisini yayınlıyoruz.

BÜYÜKELÇİ YÖNET CAN TEZEL: ŞANTAJ İDDİALARI ASILSIZDIR
BÜYÜKELÇİ YÖNET CAN TEZEL: ŞANTAJ İDDİALARI ASILSIZDIR Admin
Bu içerik 656 kez okundu.

 

İSVEÇ POSTASI

ŞANTAJ İDDİALARI ASILSIZDIR

İsveç toplumunun NATO'ya üyelik sürecinin nasıl ilerlediği konusunda kendini güvende hissetmek istemesi tamamen anlaşılır bir durum. Ancak medyadaki bazı görüşler oldukça karamsar ve hatta alaycı. İsveç halkı resmin bütününü görmeyi hak ediyor.

Finlandiya gibi İsveç de yakın çevredeki tehdit algısına dayanarak NATO'ya üyelik başvurusunda bulunmaya karar verdi. Türkiye bu karara saygı duyuyor ve onay sürecini, İsveç'in Türkiye'nin güvenliğini azaltan değil, ona katkıda bulunan bir NATO müttefiki olacağı anlayışıyla sonuçlandıracak. Önceki hükümet gibi şimdiki İsveç hükümeti de bu görüşü paylaşıyor ve "güvenlik sağlayıcı" olarak NATO üyesi olma hedefini ilan etmiş durumda.

Bu konuda nasıl ilerleneceğini gösteren yol haritası, üç ülke arasında iyi niyetle yapılmış bir anlaşmadır. Türk parlamentosunun İsveç ve Finlandiya'nın üyeliğini onaylaması da, sözkonusu üçlü ahitnamenin unsurlarının uygulanmasıyla bağlantılı bir husustur; ne eksik ne fazla. Belirtilen adımlar, makul, meşru ve atılması mümkün adımlar. Türkiye, Ekim ayındaki hükümet değişikliği sonrasında da İsveç tarafının bu konuya devam eden bağlılığını ve dürüstlüğünü takdir ediyor.

Türkiye ve İsveç’in müttefik olmaları – tercihen erken aşamada - öngörüldüğü için birbirimizi daha iyi anlamalıyız. Ancak, İsveç'te süregelen tartışmanın, tamamı olmasa da bazı bölümlerinin, sürecin her iki tarafça gerçek anlamda nasıl yürütüldüğüne hakkaniyetle değinmediğini düşünüyorum.

İsveç'e Türkiye tarafından "şantaj" yapılması ve hatta İsveç'in "ruhunu şeytana satması" gibi tanımlamalar böyle bir yanılgıya örnek teşkil ediyor. İsveç'in elinden gelen her şeyi yaptığı, Türkiye'nin ise yeni talepler gündeme getirdiği ve asıl amacının anlaşılmaz olduğu yönünde bir algı da var gibi görünüyor. Bu makalenin okuyucuları kendilerini bu doğrultuda düşünürken bulurlarsa, kendilerini daha dengeli ve objektif analizler yapmaya davet ediyorum. Bu bağlamda İsveçlilerin açık fikirliliğine ve entelektüel dürüstlüğüne güveniyorum.

İsveç diplomasisini uzun yıllardır takdir eden biri olarak, İsveç'in kendisine şantaj yapılmasına izin verecek bir ülke olmadığına inanıyor, son NATO üyelik müzakerelerinin nasıl yürütüldüğünü bilen biri olarak, bu süreçte böyle bir şeyin olmadığını da kesin olarak biliyorum. Önceki hükümet üçlü ahitnameyi imzalayarak önemli bir taahhütte bulundu ve şimdiki hükümet de İsveç'in çıkarlarını tehlikeye atmadan bunu uygulamak için samimi bir çaba sarf ediyor.

Keza, Türkiye de masaya yeni koşullar getirmiyor. Üçlü ahitname halka açık bir belgedir (çevrimiçi ulaşılabilir) ve "yeni koşullar" getirildiği iddiasının neden geçerli olmadığını görmek için onu okumak yeterlidir. Dürüstlük ve samimiyeti tek bir tarafla ilişkilendirmek ahlaki ve pratik olarak sorunludur.

Bu arada, İsveç'in yerine getirdiği bazı taahhütler de esasen yeni değil. Yakında yürürlüğe girecek olan ancak daha sonra pratik yasaya dönüşmesi gereken terör örgütlerine katılımı suç sayan anayasa değişikliği, İsveç'in NATO'ya üyelik başvurusunda bulunmasından önce tasarlandı. Bu adımlar Türkiye istedi diye atılmıyor olmuyor; terörle mücadelede atılacak doğru bir adım teşkil ettiği için atılıyor. Ancak neticede uygulandığında, İsveç'in kendi yasalarının ve özgürlüklerinin yurt dışında terörist amaçlarla kötüye kullanılmasını somut olarak engellediğinin Türk parlamentosunca görülmesine kesinlikle yardımcı olacaktır.

Kamu makamlarının bağımsızlığını da içeren İsveç'in itibar edilen yönetişim sistemi dolayısıyla, mutabakatın tam olarak uygulanması için zamana ihtiyaç duyulabilir. Yerleşik yasal ve yargısal süreçlere de uyulmalıdır. Bütün bunlar anlaşılabilir şeyler. Ancak bu durum, Türkiye'nin ahitnamede yer alan maddelerinden feragat etmesi için bir zemin oluşturmaz.

İsveç'in son zamanlardaki çabalarını takdir etsek de İsveç'teki bazı kişiler için ahitnamenin uygulanması yönünde şimdiye kadar alınan mesafenin yeterince uzun, hatta gerektiğinden çok uzun göründüğünü anlıyoruz. Ancak suça karşı sert olmaya kolektif şekilde karar vermiş ve aynı zamanda 200 yıllık güvenlik politikasını oldukça sorunsuz bir şekilde değiştirmiş bir ülke için, teröre karşı sert olmak amacıyla atılması gereken adımlar da yersiz görülmemeli. İsveç toplumunun önemli bir gücü olan sosyal güvenin şiddet yanlısı ve terörist gruplar tarafından istismara açık olduğu hep bilinmekteydi. Bu istismar, yerel ve uluslararası sonuçlar doğuracak şekilde gerçekleşti.  Benim gördüğüm kadarıyla İsveç, uluslararası sahnede moral ağırlığı bulunan bir aktör olma konumundan ödün vermeksizin bu soruna kendi çözümlerini buluyor.

İsveç'teki çete şiddetine ve bunun siyaseti nasıl etkilediğine halkın haklı tepkisi, Türkiye ile empati kurulmasına yardımcı olabilir. Kısaca söylemek gerekirse, Türkiye'nin yıllarca terörden nasıl çektiğini anlamak için İsveç'teki çete/suç olaylarını yüzle, hatta binle çarpmak gerekir. Ne yazık ki PKK, Türkiye'ye yönelik saldırıları için İsveç'te parasal kaynak bulmuş, eleman devşirebilmiştir. Bu artık değişmeye başlıyor ve olması gerektiği şekilde PKK’nın artık güvenlik güçlerinden kaçamaması ve başka sembollerin ve isimlerin arkasına saklanmaya çalışsa bile suçlarının İsveç'te cezasız kalmaması çizgisine yaklaşıyor.

İsveç halkı da anlamalı ki, PKK'nın Kürtleri temsil etme iddiası Kürt halkına ve Türk-Kürt ilişkilerine yapılmış bir haksızlıktır. Mert, çalışkan ve misafirperver bir halk olarak Kürtler, PKK'nın terörizm de dahil olmak üzere amaçların araçları haklı çıkardığı şiddet ideolojisiyle özdeşleştirilemez.

Nihayet, İsveç'in attığı adımlar hakkında son günlerde İsveç basınında yer alan listeye de değinmek istiyorum. İsveçli bir yetkili olsaydım, muhtemelen ben de benzer bir liste hazırlardım.  Bu belge bazı somut adımlara ve bazı samimi niyetlere işaret ediyor. Türkiye açısından bakıldığında, bunlar kesinlikle memnuniyetle karşılanmakta. Ama ahitname ile atılan adımlar listesini yan yana koyduğumuzda, arada daha atılması gereken adımlar bulunduğunu görüyoruz. Belirli grupların kriminal/terör faaliyetleri ve bunlarla alakalı iadeler de dahil olmak üzere, listede yer almayan hususlar göz ardı edilemez.

İyi haber şu ki, her iki tarafın da sürece profesyonel ve yapıcı katılımı ve ilgili kurumlar arasında artan işbirliği, süreci ilerletmek için harekete geçirilmiş durumda. Dışişleri Bakanı Billström'ün bu hafta Ankara'ya yapacağı ziyaret de bir başka önemli vesile olacak. Yorumcular ve genel olarak medya, bu süreci yapıcı bir anlayışla sorgulayarak ve aynı ölçüde de adil davranarak katkıda bulunabilir

Yönet Can Tezel

Türkiye'nin Stockholm Büyükelçisi

 

Makalenin İsveççesi için : Turkiets ambassadör: Anklagelser om utpressning är felaktiga | SvD Debatt

İngilizcesi için: Turkish Ambassador on Swedens road to Nato: Allegations of ’blackmailing’ are false | SvD Debatt

Türkiye Cumhuriyeti İsveç Büyükelçisi Yönet Can Tezel İsveç NATO üyelik Türkiye şantaj makale SVD
Sende Yorumla...
Kalan karakter sayısı : 500
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
BUGÜN 5 ARALIK TÜRK KADININA SEÇME VE SEÇİLME HAKKININ TANINMASININ 90. YIL DÖNÜMÜ KUTLU OLSUN
BUGÜN 5 ARALIK TÜRK KADININA SEÇME VE SEÇİLME HAKKININ TANINMASININ 90. YIL DÖNÜMÜ KUTLU OLSUN
ULU ÖNDER GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’Ü VEFATININ 86. YILDÖNÜMÜNDE SAYGIYLA ANIYORUZ
ULU ÖNDER GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’Ü VEFATININ 86. YILDÖNÜMÜNDE SAYGIYLA ANIYORUZ