Mona Sahlin ile birlikte siyaset arenasından silinen pek ortalıkta görülmeyen Nalin Pekgül zaman zaman medyada yazdığı yazılarla kendine göre gündem oluşturmaya ve varlığını göstermeye çalışıyor. Bu son çıkışını da bunlardan birisi olarak görmek gerekiyor. Pekgül, Kaplan’la ilgili ortaya attığı attığı argümanlarındaki tutarsızlık kendisinin zorlama bir makale kaleme aldığını gösteriyor.
Makalede ileri sürülen argümanlardan birisi; Mehmet Kaplan’ın Avrupa’da gelişen İslamofobi nedeniyle Müslüman gençlerin IŞİD’e özgürlük savaşçıları olarak katıldıklarını dile getirdiği ve bu durumun önlenmesi için devletin camilere parasal yardım yapmasını çözüm olarak önerdiği belirtiliyor. Mehmet Kaplan “gizli gündemi” olmakla suçlanıyor. Dolaysıyla, Mehmet Kaplan’ın bakan olarak atanmasını hem şaşırtıcı hem de dehşet verici olarak yorumlanıyor. Burada dikkat edilmesi gereken ince bir hesaplaşma durumu var. Nalin Pekgül şimdiye kadar Mehmet Kaplan’la ilgili bir yazı ya da makale yazmadı. İsveç’te yaşayan Müslüman gençlerin durumunu ele alıp değerlendiren, bazı gençlerin aşırı uçlara doğru yönelmelerini gündeme taşımadı. Mehmet kaplan ne zaman bakan olarak ilan edildi hemen saldırıya geçerek eski defterleri karıştırmaya başladı. Bunun bir nedeni olabilir, o da Türk ve Müslüman kimliği ön planda olan birisinin bakan olması. Bir nevi kıskançlık...
Mehmet Kaplan IŞİD terör örgütüne (ya da devletine) karşı olduğunu çeşitli vesilelerle dile getirmiş biri kişi olarak değerlendiriyoruz. İsveç Postası olarak bu konudaki görüşlerini daha önce biliyorduk. Mehmet Kaplan’ı Genç Müslümanlar Federasyonu Başkanlığı’ndan beri tanıyoruz. Mehmet Kaplan İslam konusunda şiddeti savunmayan bir kişiliğe sahip. Her ne kadar laiklik ile İslam arasında bocalamalar geçirse de, seküler bir din anlayışına yakın bir İslam anlayışı var. Elbette batıda gelişen İslamfobi düşüncesine karşı ve bunu tehlikeli gördüğünü verdiği demeçlerde, konferanslarda ya da çeşitli toplantılarda dile getiren bir insan. Bu onun ekstrem (radikal) bir din anlayışına sahip olduğunu göstermez. Bugün laikliği benimsemiş ve batıda yaşayan binlerce Müslüman aynı korkulara sahiptir. Bunu dile getirmek için mutlaka radikal bir din anlayışına sahip olmak mı gerekiyor? Yukarıda belirttiğimiz gibi bir kıskançlık söz konusu...
Nalin Baksı Pekgül ırkçı parti başkanı Jimmie Åkesson’la Mehmet Kaplan arasında paralellikler kurarak haksızlık yapıyor. Jimmie Åkesson ve Mehmet Kaplan iki farklı kişilik ve iki farklı düşünce kutubu. Mehmet Kaplan’ın Mayıs 2010 tarihinde Sofia isimli yük gemisiyle Gazze'ye yardım amaçlı yola çıkmasını İsrail düşmanlığıyla açıklamaya çalışıyor ki Kaplan uluslararası sularda İsrail'in kanlı Gazze filosu saldırısı'na bizzat yaşmıştır. İsrail’de bu nedenle gözaltında tutulmuştur. Bu düşünceden yola çıkarak değerlendirmek gerekirse, İsrail’in Filistin halkına uyguladığı vahşeti kınayan ya da birşeyler yapmak isteyen her insanı İsrail düşmanı olarak damgalamak istiyor. İsveç’te yaşayan Müslüman gençlerin yapmak istedikleri birtakım yasal çalışmalar bu bahanelerle engelleniyorsa ve buna karşı çıkanlar arasında Mehmet Kaplan da varsa, bu onun hakszlıklar karşısındaki tutumu ya da insani yönü olamaz mı? Mehmet Kaplan Almedalen konuşmasında yanlış ya da hoş olmayan bir benzetme yapmış olabilir. Elbette, böyle bir benzetme hiçbir zaman düşünülemez. Doğru da değildir. Mehmet Kaplan böyle bir durumu kastederek konuşmuşsa, yanlış yapmıştır ki, yaptığı benzetmenin yanlışlığını kendi dile getirmiştir.
Şimdi Nalin Baksı Pekgül’e sormak gerekmiyor mu? Batı ile birlikte ABD’nin de terörist listesinde yer alan PKK’ye nasıl bakıyorsunuz? PKK özgürlük savaşçısı mı yoksa terörist bir örgüt mü? İsveç Parlamentosu’na davet edilen PKK üst düzey destekçilerinin gelmesinde sizin nasıl bir rolünüz olmuştur? Barzanici olmak, PKK’ye karşı olmak mıdır? Milletvekiliyken odanıza Mesut Barazani’nin babası olan Mustafa Barzani’nin resmi astınız mı? İsveç’ten kandırılarak Kandil’e götürülen gençler için ne yaptınız? Onların gidişlerini önlemek için girişimlerde bulundunuz mu?
Bir Türk atasözümüz vardır: “Çamur at, yapışmazsa da izi kalır” felsefesi. Böylece İsveç toplumun karşısında Türk ve Müslüman ve terörist bakan imajı yaratmak. Çevre Partisi/Yeşiller Eşbaşkanlarının İsveç’teki Müslümanlara açık bir biçimde kurumsal yardım ima eden mesaj yolladıklarını ileri sürüyor. Bir nevi onlar da İslami terör örgütlerine destek oluyorlar, demek istiyor. Peki, kardeşiniz Kurdo (gerçek adı bu değil) Baksı, neden bu partiden milletvekilliğine aday oldu? O da mı İslami teröristlere hizmet ediyor?
Nalin Baksı Pekgül’de onulmaz bir Türk düşmanlığı hastalığı var. Küçük yaşta İsveç’e gelmesine karşın kendisinin ve diğer Kürtlerin sürekli bir Türk düşmanlığı, kiniyle yetiştirildiğini hatta “Canlı Bomba” olmayı çok istediğini ve askeri binaları içindeki askerlerle birlikte havaya uçurmayı çok düşlediğini 3 Mart 2007 günlü Aftonbladet gazetesinden Malin Nord’a verdiği röportajda söylüyor. Nalin, olgunlaşınca bu düşünceden uzaklaştığını da belirtme gereğini duyuyor. Bu röportaj Nalin Pekgül’ü yakından tanımamıza yardımcı oluyor.
İsveç Postası olarak Nalin Baksı Pekgül’ün makalesine talihsizlik ürünü olarak bakmak ve değerlendirmek istiyoruz.
Linkler:
http://www.di.se/artiklar/2014/10/14/debatt-mp-ministerns-dolda-agenda
http://www.aftonbladet.se/nyheter/article10898439.ab
İsveç Postası
