İSVEÇ POSTASI
30 AĞUSTOS YOKTAN VAR OLMANIN ADIDIR...
“Ulusal tarihimiz çok büyük, parlak zaferlerle doludur. Ama Türk Ulusu’nun burada kazandığı zafer kadar kesin sonuçlu, yalnız bizim tarihimize değil, dünya tarihine yeni bir akım vermekte kesin etkili bir meydan savaşı hatırlamıyorum.” Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk.
Batı Dünyası’nın barbar olarak niteledikleri Türkleri “Doğu Sorunu” adıyla 18 yüzyıldan itibaren Orta Asya’ya sürme planlarını ancak 1. Dünya Savaşı’nda galip geldikleri zaman uygulamaya koymaya önce “Mondros Mütarekesi” ile küçük bir toprak parçasına sıkıştırarak başladılar. Ordusuz ve silahsız bir konumda bırakmayı planladılar. Bunun ardında da zorla “Sevr Antlaşması”nı dayatarak ve kabul ettirerek böylece yok edebileceklerini sandılar.
1905’ten 1918’in sonuna kadar savaş meydanlarında mücadele eden ve Çanakkale’de efsaneleşen büyük komutan Mustafa Kemal Paşa’yı ve O’nun askeri dehasını unuttular. Mustafa Kemal ve Mehmetçik, işgalcileri en son Sakarya Savaşı’nda durdurduktan sonra vatan topraklarından atmanın hesabına ve planlarını yapmaya başladılar. Düşmana bu toprakları dar edeceklerdi. Büyük komutan Mustafa Kemal, düşmanı “Vatanın harim-i ismetinde boğmak” için hemen taarruz planları üzerinde düşünmeye ve çalışmaya başladı. Büyük Millet Meclisi’nin saldırı konusundaki aceleci tutumlarını bertaraf ederek uzun soluklu ve en ince ayrıntıları kaçırmamak konusunda titiz davranarak ve sürekli kurmay heyetiyle görüşerek ince hesaplamalar yapıyordu.
Mustafa Kemal Paşa henüz askeri okullarda eğitimini sürdürürken Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu durumu akılcı yöntemlerle eleştiriyor ve bazen yakın arkadaşlarıyla tartışıyordu. Genel olarak durumun vehamiyetini ortaya koyuyordu. O’nu büyük asker yapan da işte bu yönüydü. Vatan sevgisi herşeyin üzerindeydi.
Mustafa Kemal Paşa, vatanı kurtarmak için hiçbir fırsatı kaçırmıyordu. Bu nedenle önüne çıkan Samsun’a gitmek fırsatını kaçırmak istemeyerek hemen kabul etti. Dahiliye Nezaretine ve Genelkurmay Başkanlığı’na kendi önerilerini de kapsayan bir emir çıkarttırdı. Büyük yetkilerle 9.Ordu Müfettişi ünvanıyla Samsun’a çıktı. Vatanın kurtarmanın yollarını aramaya başladı. Bulunduğu bölgedeki komutanlara emirler vererek askerin terhis edilmesini ve silahlarının teslim edilmesini önlemeye çalıştı. 22 Haziran 1919 günü “Amasya Tamimi’ni yayınlayarak gerçek amacını ortaya koydu. Tamim’de “Vatanın bütünlüğü, milletin bağımsızlığı tehlikededir. Merkezi hükümetimiz İtilaf devletlerinin tesir ve denetimi altında kuşatılmış bulunduğundan üzerine aldığı sorumluluğun icaplarını yapamamaktadır. Bu hal, milletimizi yok olmuş tanıttırıyor. Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır. Milletin hal ve vaziyetini göz önünde tutmak ve haklarının sesini cihana işittirmek için her türlü tesir ve denetimden uzak bir millî heyetin varlığı elzemdir” deniyordu.
Bu inançla emperyalist, işgalci devletlere ve aynı zamanda Osmanlı devletine ve onun padişahı Vahdettin’e meydan okuyordu. Askerlikten istifa ederek ve boynunda ölüm fermanıyla mücadelesine devam ediyordu. Başta İstanbul basını olmak üzere Şeyhülislam, Teali-i İslam Cemiyeti, İngiliz Muhipleri Derneği aynı zamanda bir sürü dinci yobaz işgalcilerle birlik olmuş ve “Asıl kafası ezilecek eşkıya Ankara’daki Kemalistlerdir” yaygarasıyla halkı Mustafa Kemal’e karşı ayaklandırmaya çalışıyorlardı.
Mustafa Kemal Paşa çizdiği ve inandığı yoldan canı pahasına ödünler vermeyerek 26 Ağustos 1922 sabaha karşı büyük taarruz hareketini gerçekleştirdi. 30 Ağustos’ta Yunan Ordusu’na öldürücü darbeyi vurarak 9 Eylül’de İzmir’e girdi. Düşman askerlerini denize döktü. Arkasından “Mudanya Mütarekesi” ve “Lozan Barış Antlaşması”yla Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerini attı. Osmanlı’nın küllerinden bir ülke, bir vatan yarattı.
Bizler, bu zaferin onurlu mirasçıları olarak, ATATÜRK’ün çok güç koşullar altında kurduğu laik, demokratik, özgürlükçü Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, alnı açık ve başı dik bireyleriyiz. Türk milleti, 30 Ağustos'un önem ve anlamını çok iyi idrak ederek, sonsuza dek büyük bir gurur ve coşku ile kutlayacaktır. Bizler, Türkiye’nin bölünmez bütünlüğü için tek kurtuluş yolu olan Atatürk ilkelerinin ışığını gelecek nesillere aktarmaya kararlıyız!
Bugün ülkemizin içerisine düştüğü zor durumdan yine kararlı ve bilinçli olarak Atatürk’ün çizdiği yoldan, devrimlerinden sapmadan çağımızın içinde bulunduğu gelişmeleri de gözönüne alarak çağdaş Türkiye’nin önünü açacak çalışmalara omuz vermeye gayret edeceğiz. Aydınlık bir Türkiye, Türk Ulusu’nun yegane kurtuluşudur.
Başta Cumhuriyetimizin kurucusu Ebedi Başkomutan Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, silah arkadaşlarını, 30 Ağustos Zaferini Türk Milletine armağan eden kadın, erkek, çocuk tüm kahramanlarımızı ve aziz şehitlerimizi şükran, minnet ve saygıyla anıyoruz.
30 Ağustos Zafer Bayramı'nın 102.yılı Kutlu Olsun...
ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DÜNYA PLATFORMU - ADDP