Köy Enstitüleri 74 yaşında

17 Nisan 1940 yılında dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel tarafından kurulan Köy Enstitüleri bugün devam etseydi; eğitim sorunumuz büyük ölçüde çözülmüş olacaktı. Bugün ülkemiz cehaletin pençesine düşmeyerek, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ikinci ordusu olan çağdaş eğitimcileri yetiştirerek, ülkeyi çağdaş uygarlık düzeyine çıkaracaktı.

Köy Enstitüleri 74 yaşında
Köy Enstitüleri 74 yaşında
Bu içerik 2993 kez okundu.

Türkiye dar görüşlü politikacılarından, devlet adamlarından, çıkarcı bürokratlardan ve halk dalkavukçularından çektiği kadar hiçbir şeyden çekmemiştir. Hatta  ünlü yazarımız Orhan Veli Kanık’ın ”Süleyman Efendi ” şiirinde yazdığı gibi ”Nasırdan bile…”
 

Köy Enstitüleri ülkenin geleceğine ışık tutacak birer eğitim yuvaları, birer eğitim meşalesiydiler. Bugün gerek aklı selim araştırmacılarımız, gerekse bu konuya ilgi duyan batılı araştırmacıların bu okulları Türkiye açısından kaçırılan en büyük bir fırsat olarak değerlendirmeleri bundandır. Evet, ne yazık ki; biz bugün bile hâlâ değerini anlayabilmiş değiliz.
 

Köy Enstitüleri kurulurken göz önünde bulundurulan iki temel işlevi vardı. Bunlardan birincisi; bugün içine düşürüldüğü aşamalara getirmeden toplumuzu çağdaş uygarlık düzeyine çıkaracak olan genç kuşakları eğitim içinde iş programıyla yetiştirmekti.  Bu amaçla köy çocuklarına yönelerek onları, bilgisizlikten, cahillikten kurtaracak olan Köy Enstitüleri Eğitim projesiyle toplumun birer bilinçli bireyi yapmaktı. İkincisi; bu yolla da köylüyü -kendi çocuklarının  elleriyle – bilinçlendirerek, refah düzeylerini yükselterek, böylece de ülkenin kalkınmasını  köyden,  köylüden başlatmış olacaktı.
 

1940 yılında dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel önderliğinde onun İlk Öğretim Genel Müdürü  İsmail Hakkı Tonguç’un  üstün gayretli çabaları sonucunda 17 NİSAN 1940 yılında kurulan Yatılı Bölge Okullarıydı. Bu okullara her yıl yenileri ekleniyordu. Bu okullarda fakir Anadolu çocukları hem oğlan hem de kızlar birarada eğitim görüyor ve aynı zamanda birer sanat (meslek) öğreniyorlardı. Eğitim içerisinde okumaya ve okunan kitapları tartışmaya büyük zaman ayrılıyor, gençler hem kendi edebiyatların hem de Dünya Klasiklerini okuma fırsatı buluyorlardı. Böylece gençlerin ufukları, düşünme, tartışma alanları genişliyor; bilgisel değişime dönüşüyordu.  Köy Enstitüleri Türkiye için en büyük bir kültürel değişim ve dönüşüm programıydı. Bunun yolu da köyden, köylüden geçiyordu. Bir bağlamda da Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün özlemi tam anlamıyla gerçekleşecekti. Ne demişti o büyük insan; “Köylü milletin efendisidir.”
 

Köylerden toplanan kızlar ve oğlanlar Yatılı Bölge Okullarında hep birarada iş içinde eğitim görüyor;  tarlada hep birlikte çapa sallıyor, ahırda inek sağıyor, dersliklerini kendileri yapıyorlardı. Elde edilen üretimden  sağlanan gelirle  hem devlete tek kuruşa mal olmuyor, kendi masraflarını kendileri karşılıyor hem de üretim fazlalığından elde edilen parayı devletin kasasına yolluyorlardı. Bu eğitim olayı dünyanın neresinde görülmüştü?
 

Köy Enstitüleri kapatılmamış olsaydı, bugün 7,5 milyon okuma yazma bilmeyen insanımız olmayacaktı.  Bugün propaganda kokan projelerle “Haydi kızlar okula ya da baba beni okula gönder” kampanyalarına hiç mi hiç gerek kalmayacaktı. Aynı zamanda ne tarikatlar ne de türban sorunları yaşamıyor olacaktık.
 

MEB Hasan Âli Yücel 1940’larda bu okulları açmak için yola çıkarken; “Ülkemizin dağlarında, kendi kendine açıp solan hiçbir çiçek bırakmayacağız…” diyordu. Ya bugün, kendilerinden habersiz olduğumuz ve kendi kendileriyle başbaşa kalan, yitip giden çocuklarımız… Bu konuda var olan habersizliyimiz, umursamazlığımız, vurdumduymazlığımız yetmiyormuşçasına; “Her aileye en az üç çocuk yapın” fetvası veren başbakana sahip ülkemiz!
 

Köy Enstitüleri şevkti, heyecandı, neşeydi dahası bir eğitim coşkusuydu çorak Anadolu topraklarını yüzyılların kuraklığından kurtaracak; ona can suyu “ab-ı hayat” akıtacak bir can damarıydı. 1940 ile 1950 yıllar arasında enstitü saysı 20’yi bulmuştu. Koca ozan derviş Yunus’un deyişiyle;
 

“Bu dünyada bir nesneye
Yanar içim  göynür özüm
Yiğit iken ölenlere
Gök ekini biçmiş gibi.”
 

Köy Enstitülerini fazla yaşatmadılar daha gök ekin iken yoldular, yok ettiler.  Onu kapatanlar bu ülkeye yaptıkları en büyük kötülüğün farkındaydılar ama, çıkarları onu gerektiriyordu. Kendi varlıkları bir ölçüde bu okulların kapatılmasına bağlıydı. Ağababaları ve Doğu’nun toprak ağaları kapatılmalarını istiyorlardı. Bu okulları karalama, iftira kampanyasının çarkları çoktan işlemeye başlamıştı bile. Bu okullar ülkenin hem iç hem de dış güçler tarafından sömürülmesine, emperyalizmin elinde uşak yapılmasına karşı mücadele eden safların yanında yer almıştı. Bu affedilebilir birşey miydi? ve affedilmediler.



 

1928 yılında Ağrı’nın Patnos ilçesine bağlı Örendik’te doğan ve 1947 yılında Sivas’ın Yıldızeli ilçesi Pamukpınar Köy Enstitüsü’nden mezun olan Hasan Yalıncaklı’ın Köy Enstitüleri üzerine yazdığı şiirden üç kıta:
 

“Laik cumhuriyetle Ata izinde
Ant içti yürüdü durdu sözünde
Vatan aşkı varolmuştu özünde
Günlerden 17 Nisan olunca
 

Kıraç toprak bostan oldu bağ oldu
Dirildi başaklar ambara doldu
Her hanede dost sofrası kuruldu
Günlerden 17 Nisan olunca
 

Ezeli geri bak dün nerde kaldı
O günleri kimler sattı kim aldı
Hatıralar yüreğimi kanattı
Günlerden 17 Nisan olunca…”
 

Bu okulların kurulması ve yaşatılması için canla başla çalışan en yüksekteki görevlisinden en aşağıdaki görünmez kahramanı hademesine kadar emeği geçenlerin anıları önünde saygıyla eğiliyorum.


Mustafa Sönmez / İsveç Postası

Köy Enstitüleri Hasan Ali Yücel İsmail Hakkı Tonguç
Sende Yorumla...
Kalan karakter sayısı : 500
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
BUGÜN 5 ARALIK TÜRK KADININA SEÇME VE SEÇİLME HAKKININ TANINMASININ 90. YIL DÖNÜMÜ KUTLU OLSUN
BUGÜN 5 ARALIK TÜRK KADININA SEÇME VE SEÇİLME HAKKININ TANINMASININ 90. YIL DÖNÜMÜ KUTLU OLSUN
ULU ÖNDER GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’Ü VEFATININ 86. YILDÖNÜMÜNDE SAYGIYLA ANIYORUZ
ULU ÖNDER GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’Ü VEFATININ 86. YILDÖNÜMÜNDE SAYGIYLA ANIYORUZ