Öyle görünüyor ki 2013 tarihsel bir yıl olduğu gibi 2014 de öylesine önemli olayların yaşanacağı bir yıl olacak. Bu şimdiden belli.
2013 tarihsel bir yıldı. Kazanımın büyük olmasının yanı sıra bu uğurda canlarını yitiren yiğitlerimizi acıyla anıyoruz, sonsuza değin de anacağız.
2013 yılının son döneminde tüm Türkiye’yi kaplayan, neredeyse dünyanın en “büyük” ölçekteki kamu hırsızlığının kanıtladığı ikiyüzlülüklere, çifte standartlara, hukuksuzluğa, kabile devletlerinde bile rastlanmayan düzeysizliklere, pişkinliklere, tutarsızlıklara, yüzsüzlüklere yine tüm Türkiye ve dünya tanık oldu.
Ne ki bunca rezalete karşın iktidar seçmen kitlesinin en azından azımsanmayacak bir bölümünde bir eleştiri kırıntısı bile oluştuğunu mu sanırsınız? Ne gezer…
Hâlâ itiraf edemedikleri üç kuruşluk çıkarlarının ardındalar ama buna bağlılık, siyaset, “düşünce” görüntüsü vermekle meşguller.
Giderek kimi “milletvekilleri” çıkıp “Biz liderimiz için ölürüz” diyor. Bakar mısınız?
Aynı adamlar bir de “vesayet”ten söz ederler. Acaba hangi “vesayet”ten bu değin hırsızlık çıktı. Vardı da çıkarılmadı mı diyorsunuz? Bırakın bunları… Olsaydı yedi kuşak evvelinin yaptığını ortaya çıkarırlardı.
Demokrasi her aşamada ama özellikle de son aşamada halkın duyuncuna (vicdanına) başlıdır. Kötülükleri oylarıyla halk engelleyecektir. En azından beklenti, varsayım budur.
Peki, o halk (ki örnekteki “tuz”dur) çıkarcılaştırılırsa, çıkarından başka bir nen düşünmez duruma gelirse ya da getirilirse o durumda ne olacak? Sanır mısınız ki halkı, kitleyi “toplum mühendisliği” harikaları yaratma “dehası” göstererek bu duruma getiren becerikli, “usta”lar amaçladıkları bu koşullar oluştuğunda öylece beklerler, başka işler yapmazlar? Ayrıca sanır mısınız ki “normal”, “sıradan” dönemde bunları yapanlar, yitirdiklerinde kendileri için en yaşamsal sonuçları doğuracak olan seçimleri tarafsız, hukuka uygun yaparlar?
Türkiye’nin en önemli yüksek mahkemelerinden Yargıtay’da “imam”dan söz edilirken, dosyayı Pennsylvania’daki “hukuk otoritesi”ne gönderdiği açıklanırken ne düşünülebilir, ne söylenebilir.
İş, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ne 4 milyon lira ceza kesmeye, penceresinden “ayakkabı kutusu” göstererek karşı duran yurttaşı yaka paça gözaltına almaya değin vardırıldı. Onların gözünde memleket hâlâ güllük gülistanlık ama bu kötü niyetliler, bu “cehapeliler” bozgunculuk yapıyor! Oysa ne güzel “özgürleşiyorduk”.
Tuz koktu, demek istemiyoruz. Bu, canını ortaya koyarak uygarlık, insan hakları savaşımı veren güzelim insanlarımıza haksızlık etmiş oluruz. Ama hep böyle mi olmalı? Halkın yarısı her kötülüğe karşı durarak savaşım verip sömürücüleri püskürtürken, halkın geri kalanı da bu savaşım sonucunda kazanılan haklardan yararlanmayı sürdürecek mi? Tıpkı Bağımsızlık Savaşımızda olduğu gibi… Aydınlanmacıların yazgısı mı bu?
Bu duygularla bile olsa 2014 yılı daha güzel olacak. Mutlu yıllar, esenlikler…
02 Ocak 2014 tarihli Cumhuriyet gazetesinde yayımlanmıştır.
*Dil Derneği Yayın Kolu Başkanı ve şair
