Ülkemizde gazetecilik mayınlı alanda yaşamak. Her an biri canını alabilir. Bir ülkede gazetecilik bu denli öldürülme pahasına yapılan bir iş mi olmalı? Osmanlı Meşrutiyet döneminden başlayarak ne çok can vermişiz, şehit vermişiz. Anımsamak bile insanı ürpertiyor. Görece takın dönemi düşünüyorum; Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Çetin Emeç, Abdi İpekçi, Turan Dursun, Metin Göktepe, Kutlu Adalı... Birkaç gün önceyse yine bir genç Gazeteci Hakan Tosun öldürüldü. Gerçekten katlanılır, dayanılır gibi değil.
Hakan Tosun türetilen gasteci değil, gazeteciydi. Gerçeğin, halk yararının ardındaydı. Kız kardeşinin açıklaması, çığlıklanması bize katillerin çeteliğini, planlayarak cinayet işlediğini, altında birtakım bozulan çıkar ilişkisinin yattığını gösteriyor.
Her kötülüğe alışıldığı gibi tüm Türkiye’nin çete, mafya cenneti olmasına, en ağır suçları işleyenlerin en özgür kişiler, guruhlar olduğuna da alışıldı ne yazık. İstanbul başta olmak üzere motorsiklet ğzerinde yaylım ateş, adam öldürme sıradanlaştığı gibi borsasından söz edilir oldu.
Bunlar kıyımlar. Bir de tehdit, korku salmak var. Tarikat, ticaret, siyaset şeytan üçgenine çomak sokan gazeteci defalarca, her gazetecilik çabasında hapse atılır. Aylarca çıkarılmaz. Giderek içeride yaktığı elektrik, su bedelleri ona borç olarak geri döner...
Zaten hukuk barolarca bile tanınmaz duruma getirilmişse, adli yıllar sarayda açılıyorsa, “Efendim yeğenim falan yer hâkimi...” denebiliyorsa, seçim sistemi Beyaz Evde gülme konusıysa...gazeteciye can güvenliği beklemeyelim. Yazık, çok yazık!.. Uluslar, ülkeler bir gecede doğmaz. Binlerce yılın sonucudurlar. Plan kötülük bunlara oluyor ve şakası, onarımı yoktur.
Ciddi devletin davranış niteliklerini zaman zaman yazıyoruz. Bir yönetim en az 25 yıldır ülke yaönetir de “zehir tacirlerine, mafyalara, çetelere, bahisçilere...” daha yeni savaş açmış olabilir mi? Öncesinde de siz yok musunuz? Bunu sormak, yanıt istemek gazeteciliktir. Gazeteciler (gerçek gazeteci demiyorum) uçaklara alınmazlar. Yönetim o gazetecilerin can güvenliğinden sorumlu değildir.
Devletlerin geleceğiyle oynamak nar gibi közü elle almaktır.
