İnsanlığın, bir avuç sömürücünün saldırısı altında olduğu gerçeği binyıllardır değişmedi. Büyük, anlatılmaz acılar çekildi, çekiliyor. Usta Ozan Nâzım Hikmet’in deyişiyle, “büyük insanlık” her sabah ekmeğinin, geçiminin, biraz olsun güvencenin, işini doğru yapmanın derdinde koştururken; azınlık ama güçlü olan bir kesim yine her sabah, servetini katlamanın; ucuz emek, kaynak, hammadde olan ülkeleri egemenlik altına almanın, askersel, düşünsel saldırılarla çökertmenin yöntemlerini uygulamaktadır. Hiç adil olmayan koşullardaki bu çatışma binyıllardır sürüyor.
Sözkonusu çatışma günümüzde yalnızca biçim değiştirdi. Temel nedensel ilişkilkerinde, özünde bir değişiklik yoktur. Çatışmanın nedeni sınıfsaldır. Tarihte çatışma daha açıktı, yalındı. Şimdi ise kitleleri kullanmanın uygulayımbilimsel (teknik) “incelikleri”, ayrıntıları devreye sokuldu.
Kuşkusuz ki her dönemin ileri uygulayımbilim aşamasını gösterir alanlar vardır. Sözgelimi bir zamanlar buhar gücünün kullanılmaya başlanması dönemin doruk düzeyini belirlerken, bugün dünyanın belirleyici alanı (diğer alanların desteğinde) bilişimdir.
Bilişim en etkili yansımaların basın yayın alanında gösterdi. Etkilidir, çünkü insanlığı yönlendirmek amaçlanmıştır. (Toplum mühendisliği teriminin bu değin dillendirilmesi rastlantı değildir.) Buna göre insanlık TV, bilgisunar (internet), sinema, moda, mutfak ekini (kültürü) üzerinden, egemen yayılmacı (emperyalist) güçlerin isteklerine uygun yönde biçimlendirilmelidir. Bu, çıkarcı, fırsatçı, parayı tek değer sayan, tükettikçe “mutlu” olan, “işini bilen”, batıya, batı yaşam tarzına özenen, öykünen, o dünyanın hızlı gıda (fast food) “mutfağını” yücelten, böyle yerlerde görünmenin saygınlık uyandırdığını sanan, toprağının, ulusunun, toplumunun değerlerine ters bir “birey” tipidir.
Bilişimin kazandığı saniyesel hız, yukarıda açıklanan olumsuz dizgenin yayılma hızını da artırmaktadır. Ne ki bu çelişkinin, çatışmanın, oyunun bilincinde, ayırdında olan bizlerin de bu hızdan yararlanma olanağımız var.
Doğruyu, gerçekleri aynı hızda iletebiliriz. Erdemli yaşam anlayışını, gerçek gereksinimleri özellikle genç kuşaklara anlatmalıyız. Var olan olanakları daha etkinleştirmek göreviyle yüz yüzeyiz. Bu araçların başında da bilgisunar gazeteciliği geliyor. Dünyanın her yerinden ulaşılabilen bilgisunar gazeteciliğinin insanlığa vereceği çok nen bulunuyor.
Geçmiş dönemleri yaşamış olanların bir durumu iyi algılamaları gerekir: Gençler geçmişten koparıldılar. Bildiklerini sanıyoruz ama onlar öğrenemediler, haberli değiller, engellendiler. Öyleyse anlatmak, açıklamak bize düşüyor.
Bu satırların yazarı “her neni bilenlerden” değil. Bilmediği konularda kafa şişirmeye kalkmayacak. Tutumbilim (iktisat) öğrenimi gördü (yüksek lisans). Seksenli yılların başından bu yana yazınla ilgileniyor. Yazının, dilin ilişkili olmadığı alanın bulunmadığını da biliyor.
Bilinçli dostlarımızın büyük özverisiyle kurulan yeni Gazetemize gönülden bağlı olarak yazacağımı duyururken, başta Sevgili Mustafa Sönmez olmak üzere emek veren tüm kardeşlerime gönül borcumu sunuyor, esenlik diliyorum.
Siz okurlarla, dostlarla etkin, örgensel, diri bir iletişim içinde olacağımızdan kuşkum yok…
