Gerçekten de gün geçmiyor ki yeni bir yıkımla, giderek yeni bir salaklık örneğiyle karşılaşmayalım.

Biliyorsunuz son olay TSK’nin Rus uçağını düşürmesi. Önce gelin basit mantık yürütelim.

Artık en karşı görüşte olan bile anlamaya başladı ki yayılmacıların, Türkiye’nin de içinde olduğu dört ülke topraklarından bölge koparmaya dayanan bir tasarıları, tasarıdan da öte uygulamaları var: “Kürdistan!”

Bağlantılı ikinci gerçek, Ortadoğu ve ilgili diğer ülkelerin yönetimleri alaşağı edilmek istenmektedir. Bu amaca ise ülkelerdeki her tür kıyım örgütü, “muhalif” adı altında ve her yönden desteklenerek yapılmaktadır.

Genel durum böyle olduğuna göre Türkiye gibi bir ülkenin yararı, tüm çevre ülkelerin toprak bütünlüğünün, dolayısıyla yönetimlerinin korunması siyasetinin uygulanmasındadır. Öyle Esad’ı “Esed” yapmakla, Esad’a “Halkını öldüren zalim” yalanları yapıştırmakla bu işler olmuyor.

Rusya sevdalısı olacak durumumuz yok. Ne ki bir düşünelim, Rusya bombalamaları Suriye yönetiminin, diğer deyimle toprak bütünlüğünün yeniden güçlenmesi amacına yaramaktadır. (Uzmanlar ortaya koymaktadır ki Bayırbucak Türkmenlerine saldırı diye bir durum yoktur, tümüyle düzmecedir. Bayırbucak Türkmenlerinin bir bölümü IŞİD, El Nusra savaşçısı kafa kesenlerden olması nedeniyle kuşkusuz onlar da etkisiz duruma getirilecektir.) Bu Türkiye’nin de toprak bütünlüğünü korumaya dönüktür. Peki, Türkiye yönetimi kendi toprak bütünlüğünü korumaya yarayan bir gelişmeye hangi mantıkla  karşı olur ve Rus uçağı düşürür? Açıklayabilecek tutarlı bir yaklaşım ortaya koymak sözkonusu bile değildir. Efendim “angajman kuralları”ymış da her zaman karşılık verilirmiş de sınırlarımız korunurmuş da… 900 küsur kilometre Suriye sınırımızın özellikle kıyımcılara tümüyle açıldığı gerçeği karşısında bu sözlerin hiçbir inandırıcılığı bulunmuyor. Geçen yıllar içinde kaç kıyımcının Türkiye içinde olduğunu, ne yaptıklarını sormak gerekmez mi? Ankara Kıyımının, Suruç Kıyımının, Reyhanlı Kıyımının… bu sınır koşullarıyla ilgisi olmadığı nasıl söylenebilir?

Savaştan kaçan Alevi ve Şii Türkmenler için hiçbir devlet koruması usa gelmemişti de bu insanlar ancak cemevlerinde korunabilmişlerdi. Ne tez unutuldu. Telafer’de Kerkük’te Türkmenleri ABD ordusu, Barzani eşkıyaları öldürürken hiçbir devlet koruması duymadık. Şimdi kimileri birden bire Türkmen sevdalısı kesildiler. Bu ne yüzsüzlüktür!

“Çanak yalayıcı” sözde basında yine boş sözler, hamaset, yaygara… Gerçekten de bunlar arsızlıklarında boy vermişler; dibi boylamışlar. Daha iki gün önce tüm ulusçu anlayışlara ağız dolusu sövenler bunlar değilmiş gibi, hepsi “ulusçu” olmuş.

Bugün yine bilen biliyor ki Ege’de Yunan ordusu hemen her gün sınırımızı “ihlal” ediyor. Yine on altı adamız Yunan işgali altında. Kimse toprağımıza “kaya parçası” deyim geçemez. Hadi Yunan uçaklarını neden vurmuyor TSK? Adalarımızı neden geri almıyor? Asker sayımız, uçak sayımız mı eksik? Bu konudaki angajman kurallarını gerçekten bilmek istiyoruz.

Rus uçağını düşürmekte Türkiye’nin hiçbir yararı bulunmamaktadır. Tam tersine öngörülmesi olanaksız zararlar içine düşülmüştür.

Boş övgü gibi alınmasın, Rusya, ABD gibi devletler ayrıntılı bilimsel araştırmalara dayanan yüz yıllık planlar yaparlar ve zaman içinde güncellerler. Koşulları hesaba katarlar o kadar; planlarının, siyasetlerinin ana ekseni değişmez. Çünkü gerek olmayacak kadar iyi düşünülmüştür.

Buna göre sizin aymazca siyasetlerinize kesinlikle karşılık verirler.

Beş yüz milyar dolar borçlu devletler bir de yanlış dış siyaset izleme lüksüne sahip olamazlar. Gelecek kuşaklarının hiçbir güvenliği kalmaz. Ne yazık ki gidiş o yöne doğrudur ve her geçen an ağırlaşmaktadır.