KÖY ENSTİTÜLERİ VE BEYAZ ZAMBAKLAR ÜLKESİ FİNLANDİYA
Mustafa Sönmez

KÖY ENSTİTÜLERİ VE BEYAZ ZAMBAKLAR ÜLKESİ FİNLANDİYA

Bu içerik 418 kez okundu.

Mustafa Kemal Atatürk sadece vatan kurtarıcı bir mareşal değil, aynı zamanda Türk aydınlanma devrimlerinin de babasıdır. Gerçekleştirdiği devrimler ülkemiz Türkiye’yi geleceğin çağdaş uygarlık dünyasına taşımayı amaçlıyordu. Cumhuriyet kurulduğu zaman 11 ya da 12 milyon olan nüfusun ancak yüzde 5-6’sı okur yazardı. Bu nedenle devrimlerinde ilk olarak eğitim sistemini moderinleştirmeyi planlıyarak Öğretim Birliği Yasası’nı (Tehvid-i Tedrisat) çıkardı. Anadolu topraklarında 40 bin köyün okulsuz, öğretmeniz 38 bin köyüne ulaşmaya çalıştı. Gece Mektepleri açarak akşamları halka okuma yazma öğretilmesine çalıştı. 1928 Kasımında Harf Devrimi’ni gerçekleştirerek dilimizi kimliğine kavuşturdu. Harf Devrimi okur yazar oranını hızla artırdı.

Köy Enstitülerin temelleri Atatürk döneminde atıldı. Atatürk biliyordu ki, barışta en çok mücadele edilecek olan ve mutlaka yenilmesi gereken cehaletti. Bu amaçla Ankara’da savaş sırasında 16 Temmuz 1921 yılında yapılan ilk maarif kongresine katılmış ve bir de konuşma yapmıştı. Bu eğitime verdiği önemi ve savaş kazanıldığı zaman eğitimi nasıl biçimlendireceğinin ilk işaretleriydi. Bir de barışta en güçlü ordunun eğitim ordusu olduğunu belirtmesi bunun en güçlü örneğidir. Öğretmenlere seslenirken; “Öğretmenler, cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür, nesiller ister” sözleri bugünde geçerli olan ve en çok gereksinim duyduğumuz konuların başında gelmektedir.

17 Nisan 1940, her tür yoksulluk ve yoksunluklar içinde ortaçağı yaşayan ve ülke nüfusunun yüzde sekseninin yaşadığı, okulsuz, öğretmensiz köylere farklı bir eğitimle “köye yarayan meslek erbabını yetiştirmeyi” temel alan 3803 Sayılı Köy Enstitüleri Yasası’nın TBMM’de kabul edildiği tarihtir.

Mustafa Kemal Atatürk’ten sonra Cumhurbaşkanı olan İsmet İnönü 9 Mayıs 1941 tarihinde Savaştepe Köy Enstitüsü’ne yaptığı ziyaretteki konuşmasındaki: “Köy Enstitülerini Cumhuriyetin eserleri içinde en kıymetlisi ve en sevgilisi sayıyorum” sözleriyle bir gerçeği ortaya koymuştur. Fakat Köy Enstitüleri’nin kapatılmasına yönelik çalışmalar yine Cumhurbaşkanı İsmet İnönü döneminde ilk adımları atılmış, Başbakan Adnan Menderes 1954 yılında kapatmıştır (kapatılması ayrı bir tartışma konusudur). Kısaca kapatılmasının arka planında çıkarcı çevreleri, köy toprak ağaları ve Amerikan emperyalizmi vardır. Çünkü köylüyü, işçiyi uyandıran ve sömürü çarklarına karşı çıkan köy imamları değil, köy öğretmenleri olmuştur.

Beyaz Zambaklar Ülkesinde kitabının yazarı Grigoriy Petrov (26 Ooca 1826 – 18 Haziran 1924) Rus bir papazdı. Çok iyi bir eğitim almış ve aynı zamanda iyi bir de hatiptir. Onun ilkeri arasında halkı eğitmek, cehaletinden kurtarmak için yeni güçleri çalışmaya çağırmak, vardı. Buna toplumun aydın kesimlerini uyanış hareketine dahil etmek işin en önemli bölümüydü. Bu düşünceleri ışığında “Rusya’yı nasıl yeniden kurarız” sorusuna sürekli gençliğinden beri kafa yoran bir kişiydi.

Petrov, Finlandiya’ya seyahat yaptığı dönemlerdeki Finlandiya’yı anlatır. O zaman, Finlandiya oldukça yoksul bir halka sahip, okuma yazma oranı oldukça düşüktür. Fakat yazdığı kitapta Finlandiya’nın bu  yoksulluktan çıkış öyküsünü anlatır.  Finlandiya’yı başarıya götüren yolun taşlarını bir avuç aydın kesimin ki bunlar öğretmenler, doktorlar, subaylar, yazarlardır. Aydın kesimin halkı uyandırmak için verdiği mücadeleyi ve katlandığı zorlukları anlatır.

2025 yılına gelindiği zaman okuma yazma oranının yüzde 100’e ulaştığı, her bireyin düşünce üretmeye ilk yaşlarda ailesinde teşvik edildiği, üretimin önemli bir yere sahip olduğu ve son yirmi beş yılda Avrupa’nın en refah ülkesi olmuştur. Bir zamanların geri kalmış coğrafyasından bugünlerin örnek demokrasisine dönüşmüş, eğitimi tavan yapmıştır. Eğitim sisteminde Pisa anketlerine göre son beş yılda sürekli birinciliğini korumuştur. 

Grigoriy Petrov, vaazlarında sürekli düşünsel gelişmeyi, ileriye bakmayı, değişimleri kabullenmeyi ve halkın kültür seviyesinin her yönüyle geliştirilmesine vurgu yapar. Bir vaazında, “Ülkelerin gücüya da zayıflığı, ulusların refahı ya da çöküşü, yalnızca hükümdarın gücüne  ya da zayıflığına bağlı değildir. İyi ya da kötü, kahraman ya da zalim, bütün hükümdarlar daima kendi halkının evledıdır. Onlar halkın ruhunun bir yansımasıdır. Kendi halkının ürünüdür. Halklar nasılsa hükümdarlar da öyledir. Her halk, hak ettiği iktidar ve hükümdar tarafından yönetilir sözü bu yüzden söylenmiştir” der*.

Mustafa Kemal Atatürk, çağına uygun eğitimi ve öğretmen yetiştirmeyi amaçlarken, aynı zamanda da kültürel gelişmeye önem de vermiştir. Güzel Sanatlar Yüksek Okulu’nun kurulması, Halkevlerinin açılması ki, başta tiyatro olmak üzere resim, müzik konularında etkinlik alanı oluşturmuştur. Bütün bu çalışmalar halkın hem eğitim hem kültür seviyesinin yükseltilmesi hem de ülkenin çağdaş uygarlığa geçmesinin önünü açmak içindir. Bu neden Atatürk, “Yaşamda gerçek yol gösterişi bilim ve fendir”, “Benim görüşlerim bilimle çatışırsa, bilimi seçin” demiştir.

Köy Enstitüleri hem ülkemizin kalkınıp gelişmesinde ve çağını eğitimci kadrosuyla yakalamsında önemli bir rol oynayacak hem de ülkede okur yazar oranını yüzde 100’lere ulaştırcaktır. Enstitülü öğrenciler hem öğretmenlik eğitimi alırken hem de  bir meslek erbabı olarak yetiştirilmekte, böylece halkla bütünleşmesi sağlanmış olacaktır. Kalkınma köyden başlar felsefesi bunun en canlı örneğidir.

Bugün Finlandiya izlediği bilimsel eğitim ve çağına uygun insan yetiştirme sistemiyle, özgür düşünceli, sorgulayan ve çevresini aydınlatmaya çalışan insanlarıyla çağını yakalamıştır. Bir refah devletini olmuştur.

Ne yazık ki, güzel ülkemiz Türkiye, Atatürk sonrası devrimleri savsaklamış, dinci tarikatlara, cemaatlar ve topluluklarına oy kaygısıyla ödünler vermiş; devrimler kemirile kemirile bugünkü açmazın içine sürüklenmiştir. Eğitim sistemimiz her geçen gün kötüleştirilmiş, düşünce üretmeyen gençler yetiştirilmiştir. Bunun tek sorumlusu dönemlerin iktidarları olmuş, AKP iktidarı da bu durumun üzerine tuz biber ekmiştir. Okullarımız imamların söz sahibi olduğu konumlara dönüştürülmüş, çoğu Afrika ülkesinin gerisine düşürülmüştür.

Köy Enstitüleri ülkemiz için bir kurtuluş yoluydu, ama kullanamadık. Toprak ağalığına ve ABD emperyalizmine heba ettik. Van’da 40 köyün sahibi ve toprak ağası 1950 seçimlerinde milletvekili olan Kinyas Kartal, “Köy Enstitülü öğretmenler gelmezden önce halk beni dinliyor, ne dersem yerine getiriyorlardı. Bu öğretmenler geldi ve halk beni dinlemez oldu. Bu okullar kapatılsın” diye görüş bildiriyordu. Bir de enstitüler için “komünist yuvaları” sözü her gün halka pompalanıyordu. Dolaysıyla ABD eksenli Komünizmle Mücadele Dernekleri, bu işin başını çekiyordu.

Bir ülkeyi çökertmenin yolu eğitim sistemini köhneleştirmek, yok etmektir. Bu nedenle Köy Enstitüleri halkın gözünden düşürülerek, itibarsızlaştırılarak kapatıldı. Ülkeye büyük haksızlık yapıldı. Mustafa Kemal Atatürk’ün şu sözü hiç bir zaman unutulmamalıdır: “Eğitimdir ki bir ulusu özgür, bağımsız, şanlı, yüksek bir toplum halinde yaşatır, ya da tutsaklığa, köleliğe ve sefalete sürükler.



*Beyaz Zambaklar Ülkesinde, çev, Nilüfer Denissova sayfa 64, koridor yayınları

DİĞER YAZILAR
Sende Yorumla...
Kalan karakter sayısı : 500
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
BUGÜN 5 ARALIK TÜRK KADININA SEÇME VE SEÇİLME HAKKININ TANINMASININ 90. YIL DÖNÜMÜ KUTLU OLSUN
BUGÜN 5 ARALIK TÜRK KADININA SEÇME VE SEÇİLME HAKKININ TANINMASININ 90. YIL DÖNÜMÜ KUTLU OLSUN
ULU ÖNDER GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’Ü VEFATININ 86. YILDÖNÜMÜNDE SAYGIYLA ANIYORUZ
ULU ÖNDER GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’Ü VEFATININ 86. YILDÖNÜMÜNDE SAYGIYLA ANIYORUZ