CUMHURİYET VE BİZ
Mustafa Sönmez

CUMHURİYET VE BİZ

Bu içerik 693 kez okundu.

Bugün, 29 Ekim 1923 tarihinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin 102’nci yılını kutluyoruz. Cumhuriyet ve Türkiye. Bu iki çok anlamlı sözün olağanüstü bir büyüsü var. Cumhuriyet, ulus egemenliğine dayalı, vatandaşları arasında ayrım gözetmeyen, hukuka kurallarına bağlı, adaleti olmazsa, olmaz kuralı olarak benimseyen; ülke bağımsızlığını her şeyin üzerinde gören bir yönetim sistemidir.

Cumhuriyetimiz dünya üzerinde eşi benzeri görülmeyen bir ulusal bağımsızlık savaşından sonra kurulmuştur. Cumhuriyet sıradan bir yönetim değişikliği değildir. Kültür, çağ ve uygarlık değişimidir. Herkesin mayasında Cumhuriyet sevgisi olmalı ve içselleştirmelidir. Cumhuriyet düzenimizin yeniden gerçekleştirilmesi, Cumhuriyetçi ortak program ve örgütlenmeyle olanaklıdır. Türkiye'nin ikinci yüzyılında birliğe, ilerlemeye, ümide, değişime gereksinimi vardır.

Türkiye Cumhuriyeti, bir çağdaşlaşma projesidir; temeli Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde yapılmış devrimlerdir. Ulusumuzun sonsuza dek varlığı, bu devrimlerin ve çağdaşlaşmanın sürdürülmesine, yaşatılmasına bağlıdır. Türkiye Cumhuriyeti’ni gericiliğin bataklığına çekmek, cumhuriyetin sonu demektir. Atatürk’ün söylediği gibi, ''İnkılabın Kanunu, mevcut kanunların üstündedir.''

Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk, verdiği Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı ve yaptığı devrimleri kısaca şöyle özetliyor: “Uçurumun kenarında yıkık bir ülke… Türlü düşmanlarla kanlı boğuşmalar… Yıllar süren savaş… Ondan sonra içerde ve dışarıda saygı ile tanınan yeni toplum, yeni devlet ve bunları başarmak için aralıksız devrimler!... İşte Türk genel devriminin kısa bir ifadesi…

Bilime ve çağın gereklerine uygun yenilikçi yolu izlemek, devrimcilik ilkesinin gereğidir. Devrimlere süreklilik kazandırılamazsa, yıpranır ve gericilerin ellerinde yozlaştırılır ve emellerine alet edilir. Bu da bir ülkenin çökmesi, emperyalizmin uşağı olması demektir. Bugün ülkemizde yaşananlara bu açıdan da bakmak gerekir.

Cumhuriyet sözcüğünün kökeni Arapça ”Cumhur” yani halk, ”iyet” eki getirildiği zaman halka ait, halka mal omuş demektir. Çok uzaklara gitmeye gerek Osmanoğulları Beyliği’nden, Osmanlı Devleti’ne sonra da Osmanlı İmparatorluğu’na evrilen devlet yapımız, çok karışık bir toplum yapısı anlamına gelmekteydi. Osmanlı hiçbir zaman kendisine Türk demedi ve Türk olarak görmedi. Bünyesindeki Türker, ”Etrak-ı bi-idrak” anlayıştan yoksun Türk olarak adlandırıdyordu. Bu sözün değişik biçimleri olarak, ”ebleh türk, hödük türk, kaba saba türk” gibi…

Cumhuriyet halk egemenliğine dayalı yönetimin özünde demokrasiyi barındırıyordu. ”Demok”, Yunanca ”halk”, ”rasi” ise, ”yönetim” anlamını geliyordu: Halkın Yönetimi. Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk, ”Cumhuriyet benim en büyük eseridir” diyerek, TBMM’nin başkanlık kürsünün arka planına boşuna yazdırmadı: ”Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” diye.  102 yıl içerisinde cumhuriyeti, onun demokratik, laik, sosyal hukuk devleti ilkesini ve Cumhuriyet değerlerini ne kadar içselleştirebildik. Eğer bunu yapabilseydik, ülkemiz bugünkü durumda olabilir miydi? Cumhuriyeti içselleştirmek, ülkemizin geleceği, toplumun  varlığı ve gelecek kuşakların çağdaş bir yol üzerinde önlerini açmış olurduk.

Büyük Önder Atatürk, ”Yurtta Barış, Dünyada Barış” diyerek Türkiye’nin izlemesi gereken yolu çizmişti. Bu amaçla kurulmasına önderlik ettiği ”Balkan Paktı” ve ”Sadabat Paktı” gibi anlaşmalar  başta komşularımız olmak üzere dünya barışını sağlamlaştırmak ve bu uğurda verilmesi gereken mücadele için ortaya çıkmıştı. Bu anlaşmalar, taraflar arasında içişlerine karışmama, sınırların dokunulmazlığına saygı ve saldırmazlık taahhüdü ilkelerini içermektedir. Fakat yeni Osmanlı  hayali, emperyalizmin oyunlarına alet olmamızı kolaylaştırmış, ABD, İngiltere ve İsrail’in amaçladığı Ortadoğu’nun bölünüp parçalanmasına yol açacak olan ”Büyük Ortadoğu Projesi”nde Eş Başkanlık elbisesi giydirilmiş ve Türkiye’nin nasibine göçmen deposuna ev sahipliği yapmak düşmüştü. Bu arada da PKK terör örgütü parçalanan Suriye’de devlet olma aşamasına ulaşmış. Böylece İsrail’in sözde vadedilmiş topraklara sahip olmasının önünü de açılmış oluyordu.

Mustafa Kemal Atatürk, ”Çağdaş bir cumhuriyet kurmak demek, milletin insanca yaşamasını bilmesi, insanca yaşamanın neye bağlı olduğunu öğrenmesi demektir.”  Bu amaçla cumhuriyeti, “Kimsesizlerin kimsesi” olarak anlamlandırarak; ”Benim naciz vücudum, bir gün elbet toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti, ilelebet payidar kalacaktır”, ”Biz Türkler, ruhen demokrat doğmuş bir milletiz” sözleriyle, halkın maneviyatını güçlendirmeye, özbenliğini pekiştirmeye gayret etmiş, ”Bizim başka milletlerden hiçbir eksiğimiz yok. Cesuruz, zekiyiz, çalışkanız, yüksek amaçlar uğrunda ölmesini biliriz” diyerek Türklük inancını ve cumhuriyet kavramını yerleştirmek istemiştir.

Atatürk, ortaya koyduğu ve gerçekleştirdiği devrimlerle Anadolu ayndınlanmasının önünü açmış, ülkeyi düşman istilasından kurtardığı gibi, yüzyılların karanlığından da kurtararak aydınlığa çıkarmak için büyük mücadele vermiştir. Ülkenin gelişmesi ve ilerlemesi için bilimi kılavuz edinmiş, ”Hayatta en gerçek yol gösterici bilimdir, fendir. Benim söylediklerim bilimle çatışırsa, bilimi seçin” demiştir. Devriminin aydınlanma ışığında, kadın hakları, özgür birey yetiştirilmesi dolaysıyla çağdaş toplum geleceği için amaçlanmış, önemini anlaşıldıkça da daha ileri adımlar atılmıştır. Pek çok Avrupa ülkesinden önce kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanınarak kadınların toplum içinde ön plana çıkma ve varlıkları pekiştirilmeye çalışılmıştır. Bugün gelinen noktada kadınların hakları sorgulanır duruma düşmüştür.

Toplumun geleceğini çağdaş, çağına uygun eğitmde görmüş ve ”Ben, manevî miras olarak hiçbir âyet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevî mirasım ilim ve akıldır. Benden sonrakiler, bizim aşmak zorunda olduğumuz çetin ve köklü zorluklar karşısında belki gayelere tamamen erişemediğimizi, fakat asla taviz vermediğimizi, akıl ve ilmi rehber edindiğimizi tasdik edeceklerdir. Benim Türk milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel eksen üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevî mirasçılarım olurlar” sözleriyle taçlandırmıştır.

Bugün, bilim ”dışarı”, mederse kafası ”içeri” anlayışı eğitim anlayışımıza egemen olmuş, okullarımız cemaat ve tarikatçı kafaların ellerine teslim edilmiştir. 23 yıllık mevcut iktidar tarafından eğitim sistemimiz defalarca değiştirilmiş, çağdaş eğitimden uzaklaşılmıştır. Cuma namaz vakitlerine uygun okullarda saatler düzenlenmektedir. Milli Eğitim Bakanlığı’nın emirleriyle okullar tarikatçı din adamlarının istilasına uğramıştır. Eğitim sistemimiz, çağdaş beyinler yerine biatçı beyinler yetiştirmeyi amaç edinmiştir. Atamızın öğretmenlere söylediği ve onlardan istediği, ”Öğretmenler! Yeni nesli, cumhuriyetin fedakâr öğretmen ve eğitimcileri, sizler yetiştireceksiniz. Ve yeni nesil, sizin eseriniz olacaktır. Eserin kıymeti, sizin maharetiniz ve fedakârlığınız derecesiyle orantılı bulunacaktır. Cumhuriyet; fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek karakterli koruyucular ister! Yeni nesli, bu özellik ve kabiliyette yetiştirmek sizin elinizdedir… Sizin başarınız, Cumhuriyetin başarısı olacaktır" sözleri anlamını yitirmiştir.

Atatürk, ”Gençler, cesaretimizi takviye ve idame eden sizlersiniz. Siz, almakta olduğunuz terbiye ve irfan ile insanlık ve medeniyetin, vatan sevgisinin, fikir hürriyetinin en kıymetli timsali olacaksınız. Yükselen yeni nesil, istikbal sizsiniz. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak sizsiniz” sözleriye gençlerin izlemek istedikleri yolu çizmiştir.

Dünyada iktidarı ele geçiren ve bunu kendi çıkarları doğrultusunda kullanan iktidarlar ve ülkemizin içnde bulunduğu durumu, ”Dünyada her millet, icraatına tahammül ettiği hükümetin mesuliyetine ortak sayılır” sözleriye insanlığı uyarmayı da unutmamıştır. Bugün ülkemiz Cumhuriyet yönetiminden “Tek adamlık” yönetimine geçmiş, cumhuriyetin değerlerinden uzaklaşmıştır.

Bugün her şeye karşın umudumuzu yitirmedik ve CUMHURİYETİMİZİ yeniden kurmak için var güçümüzle mücadeleye devam edeceğiz.

Bu nedenle Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün şu sözlerini unutmayalım, beynimize iyice kazıyalım:

Türk milleti! Ebediyete akıp giden her on senede, bu büyük millet bayramını, daha büyük şereflerle, saadetlerle, huzur ve refah içinde kutlamanı gönülden dilerim. Ne mutlu Türküm diyene!

YAŞASIN CUMHURİYET!..

Cumhuriyetimizin 102’nci yılı Türk Ulusu’na kutlu olsun!..

DİĞER YAZILAR
Sende Yorumla...
Kalan karakter sayısı : 500
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
BUGÜN 5 ARALIK TÜRK KADININA SEÇME VE SEÇİLME HAKKININ TANINMASININ 90. YIL DÖNÜMÜ KUTLU OLSUN
BUGÜN 5 ARALIK TÜRK KADININA SEÇME VE SEÇİLME HAKKININ TANINMASININ 90. YIL DÖNÜMÜ KUTLU OLSUN
ULU ÖNDER GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’Ü VEFATININ 86. YILDÖNÜMÜNDE SAYGIYLA ANIYORUZ
ULU ÖNDER GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’Ü VEFATININ 86. YILDÖNÜMÜNDE SAYGIYLA ANIYORUZ